Bu iddiamı güçlendirmek için zaman zaman örnekler veriyorum. Kendi dururken kenti düşünen yok. ‘Önce can sonra canan!’ dercesine, şehir ve sorunları ikinci plana itilmiş vaziyette…
Hele önce şu seçimi bir kazanalım, koltuğa oturalım, sonrası Allah büyük!
Seçim ne için yapılır? Sordum, cevabını da vereyim hayrıma; ülkesine, şehrine-ilçesine, bölgesine hizmet için.
*
İyi bir şey olmasa da insan merak ediyor, acaba toplumda karşılığı olmayan, her geçen gün irtifa kaybeden ve ulusal haberlere konu olup itibar kaybeden başkan adayları, vatandaşın derin, içinden çıkılmaz sorunları karşısında ne cevap veriyorlar, verebiliyorlar?
Hık diyecekler, mık diyecekler… Cek diyecekler, cak diyecekler.
Vatandaşı ikna edemeyecekler.
Beklentilerine cevap verilemeyince azar işitecekler, fakat karşılık veremeyecekler. Çünkü karşısındaki seçmen, yani patron, yani yarın oy verecek kitle.
Apışıp kalacaklar muhtemelen!
*
Bakıyorum, aday gösterilmeyenler sahada yoklar. Nereye gittiler acaba, hani
reklamlardaki gibi çokomel almaya mı gittiler bakkala da dönmediler.
Kulağımıza geliyor, iktidar partisinden aday gösterilmeyenler, resim karesine bile girmekten imtina ederken, (bir-iki arkadaşımızın özel ve geçerli mazeretleri vardı, onları tenzih ediyorum!) küserken, kırılırken, sanki bulunmaz Hind kumaşıydı, sanki kendisini dev aynasında görüyordu, aday gösterilenlerin yanında bile değiller.
Kenara çekildiler.
Ben yoksam partide yok, oy da yok mu demeye getirdiler.
*
Bir yerde dikiş tutturamayanlar, illa da bu seçimde bir yere aday olacağım hırsına kapılanlar, her kapının kendilerine açık olduğunu zannedip milletten oy ve destek isteyenler, boş çuvalın dik duramayacağını bile bile samimiyetten ve ciddiyetten bahsedenler, dün A partisinde, ertesi günü B’de, bir başka günü bakıyorsun C’de. Tamam da kardeşim, bir kıçını kır otur oturduğun yerde, siyasetin de bir namusu, bir onuru var, sen onu çiğniyorsun sakız gibi, sonra da memleket sevdalısı kesiliyorsun başımıza.
İlla ki başkan olacaksın bir yere. Tamam da, çalmadığın kapı, gitmediğin parti kalmamış, aldığın oylar belli, inadım da inat, muradım da Murat deyip duruyorsun!
*
Kulağımıza geldiğine bakılırsa, batı köylerine giden adaylar, özellikle Köseli ve Yeniyapan Mahallelerinde, (ki iktidar partisinin bile gündeminde, herkes her şeyi biliyor) bu bölgeden aday olup da aday gösterilmeyenlerin muhalefete çalıştıkları iddiası her geçen gün güçleniyor ve artıyor. Bu iddialar doğru ise yazıklar olsun!
Hani pazara kadar değil, mezara kadardı.
Hani önce partimdi, hani önce davamdı, hani önce liderimdi. Fos çıktılar, çürük çıktılar.
Ucuz adamlar, beleş aday adayları ya da adaylar…
*
Bazı ilçelerdeki aday tercihleri özellikle iktidar kanadını sıkıntıya soktu. Ama içinde bir topak etimiz var diyenler aldırmıyor, ses çıkartmıyor ama içine de atmıyor değiller. Kol kırılır yen içinde kalır misali.
Zira o layık olmayan adaylar partiye zarar veriyor, muhtemelen oy kaybının da ana unsuru olacaklar.
‘Ben kazanayım da ötekilerin canı cehenneme!’ anlayışı, çirkin yaklaşımı insanların gözünden kaçmıyor. Artık öyle algılarla, salgılar da olmuyor bu işler. Vatandaşın gözü açıldı, bilinçlendi.
Siz Maraş kimsenin umurunda değil deseniz de, vatandaş sizi yarın öyle bir terazinin kefesine çıkartacak, bir grama bile çekmeyen yüreğinizi kantara öyle bir çıkartacak ki, aday olduğunuza utanacaksınız!