banner1524

Zor-zekât imkânlarla gazete çıkartırken, çıkartmaya çalışırken, insanlara gazete beğendiremiyorsunuz.

Oysa gazeteyi versen başlığına bakıp kenara koyacak. Alt tarafta ne yazılı, pek de ilgisini çekmiyor, başlıkla yetinip, gazeteyi okuduğunu sanıyor. İçinde, özünde ne var, umursamıyor,  önemsemiyor.

Varsa yoksa tuttuğu partinin i haberinin manşetten veya sürmanşetten verilmiş olması. Bırakın iç sayfayı, birinci sayfanın alt kısmında olsa, burun kıvırıyor, dudak büküyor, “Hıh, olmamış, bizim parti yukarılarda olmalıydı” yorumunu getiriyor.

Manşete taşıdığın reklam veya haber için zaten önyargılı, yakıştırması hazır, “Bak, onlardan fazla para aldınız, manşete taşıdınız, biz aşağılarda, ya da içerlerde kaldık, bu mu sizin gazeteciliğiniz!” diyerek sanki sorgu hâkimi gibi, hesaba, sorguya çekiyorlar.

 

Üç kuruşluk reklâm verince, gazeteyi satın aldığını sanıyor. Sanki gazeteci bir kendisi için var, sanki gazete babasının tapulu malı da, istediği gibi at oynatacak, haberleri ilk etapta göze batacak!

Tamam, haklısınız gazeteci objektif olacak. Bunda hemfikiriz. Ancak hangi haberi, hangi manşeti atacağımıza, nereye koyacağımıza bırakın da biz karar verelim. Okursunuz veya okumazsınız, o sizin bileceğiniz iş.

Bu gazeteler kolay çıkmıyor. Arkadaşlarımız hangi şartlarda emek veriyorlar, gazete çıkartıyorlar, bilginiz var mı? Hangi bir gün bir basın bürosunu ziyaret ettiniz, bu gazetelerin nasıl hazırlandığına şahit oldunuz, ne yer, ne içerler, imkânları nedir, ihtiyaçları, talep ve beklentileri hangi doğrultudadır, hiçi merak ettiniz mi?

 

Eleştiri kolay… Ancak destek konusunda aynı duyarlılığı gösterebildiniz mi? Bizi eleştirirken, biraz da aynayı kendinize çevirdiniz mi?

İktidara gıcık olabilirsiniz, oy verir veya vermezsiniz, sizin bileceğiniz iş de, dikkat ediyorum, yerel siyaset liginin dibine demir atmış, artık adı sanı olmayan partiler bile, kendisine manşetlerde yer istiyor. Siyaset çöplüğüne atılmışlar, haberleri yok, bir de iktidardan söz etmiyorlar mı gittikleri yerde, insanın ağzı ile değil de başka tarafı ile gülesi geliyor.

Hepsi de kendisini dev aynasında görürken, hep ben, ben… Kimse özeleştiriye yanaşmıyor.

Çapını, karekökünü hesaba katmıyor. Ben neciyim, kimim deyip aynaya bakmıyor. Baksa aynaya, gördüğü surat karşısında kendisinden iğrenecek.

 

Buna rağmen, iç sayfalarda da olsa yer vermeye, her partiye eşit mesafe ilkesinden hareketle ayrım yapmadan yer ve imkân nisbetinde haberleştirirken, insanların buna rağmen gazete beğenmemesi, doğrusu bizi de üzüyor.

Elinin tersiyle kaldırıp kenara itince, ağzınıza iki kelime geliyor, tanıyorsun,  ayıp olmasın diye kalabalıkta ya sineye çekiyorsun, ya da hatırlaması bakımından, ’ne kadar köfte, o kadar ekmek’ deyip ayrılıyorsun.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527