Fikir ve ruh dünyamızı aydınlatan, önemli bir dava adamı Rabbine kavuştu. Sezai Karakoç…
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır,
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili, en sevgili, ey sevgili
*
Dün hayata gözlerini yuman merhum Sezai Karakoç’un en güzel şiirlerinden
Allah rahmet eylesin
Birçok fikir ve edebiyat insanı gibi O da Kahramanmaraş havası solumuştur.
*
Sezai Karakoç kimdir?
Rivayetlere göre babası Yasin Efendi'nin Muhammed Sezai adını verdiği, ancak ismi nüfus kayıtlarına yanlışlıkla Ahmet Sezai olarak geçirilen Karakoç, 1933'te Ergani'de dünyaya geldi.
İlkokul ve ortaokulu Diyarbakır ve Maraş'ta parasız yatılı okuduktan sonra, lise öğrenimini Gaziantep'te tamamladı.
Ahmet Sezai Karakoç, liseyi bitirdikten sonra çok istediği felsefe bölümünde okumak üzere İstanbul'a geldi, ancak bu bölüme kayıt yaptırdığı halde, maddi zorluklar nedeniyle girdiği sınavını kazandığı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne burslu öğrenci olarak yerleşti ve 1955'te Mülkiye'den mezun oldu.
Karakoç, 1959-1965 yılları arasında Maliye Müfettiş Yardımcılığı ve Gelirler Kontrolörlüğü görevlerinde bulundu, vatani görevini yedek subay olarak yaptı, 1973'te memurluk görevinden ayrıldı ve ayrıca 1967 yılında ''İslamın Dirilişi'' adlı kitabından dolayı yargılandı.
Diriliş dergisi
Karakoç, Büyük Doğu, Hisar, Akpınar, Dernek, Düşünen Adam ve A dergileri ile Yeni İstanbul, Sabah ve Milli Gazete'de yazılar kaleme aldı.
Çok sayıda düşünce ve araştırma eserine imza atan Sezai Karakoç, 1960 ve 1971 yılları arasında Diriliş dergisini dönemsel sayılar halinde yayımladı.
Karakoç, yerli düşünce ve edebiyatının en önemli yayınlarından biri olarak bilinen Diriliş dergisini, 1974'ten itibaren düzenli olarak 18 sayı halinde yayınladı ve 1976'dan itibaren de gazeteye dönüştürdü.
1977-78, 1980 ve 1983 yıllarında da yayımlanan Diriliş, son olarak 1987-1993 yılları arasında haftalık olarak yayın hayatına devam ederken, Sezai Karakoç, 1990'da kurduğu Diriliş Partisi ile hayatında farklı bir sayfa açtı.
Karakoç, 1997 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılışına kadar, ''güller açan gül ağacı'' amblemli partisinin genel başkanlığında siyasi hayatını sürdürdü.
Mona Rosa efsanesi
Şiir kitapları arasında, ''Hızırla Kırk Saat, Taha'nın Kitabı/Gül Muştusu, Körfez/Şahdamar/Sesler, Zamana Adanmış Sözler, Ayinler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı ve Alın Yazısı Saati'' bulunan Karakoç, 1950 yılında kaleme aldığı, ancak kitaplaştırılmasına 45 yıl boyunca izin vermediği ve bu süre boyunca fotokopi halinde elden ele dolaşan ''Mona Rosa'' adlı akrostiş şiiriyle geniş bir hayran kitlesine ulaştı.
Necip Fazıl Kısakürek'in, ''Ruh gibi, Hazreti İsa gibi'' diye tanımladığı, Ece Ayhan'ın ''Sivil şiirin en iyi şairlerinden'' şeklinde övdüğü, Cemal Süreya'nın ''Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Salvador Dali de sever. Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçak gönüllükle katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok'' ifadesiyle anlattığı Karakoç, 88 yaşında hayata gözlerini yumdu.
İçimizde MERHAMET ADLI BİR ÇINAR VAR