İftarlardan, davetlerden başımızı alamaz olunca, evlerde cangama çıkmaya başladı.
Haklılar, sadece ben değil, bu sektörde ekmek yiyen meslektaşlarım, ramazan ayıdır, gitmesen olmuyor. Eeeee, davete icabet de hak olunca, sonra haber de gerekli, gidiyorsun, yok diyemiyorsun mecburen.
Gazetelere, internet sitelerine haber gerekli.
Haaa, hepsine yetişmek, gidebilmek, insanları memnun edebilmek mümkün mü, hayır! Bazen bir güne sığan 2 veya 3 iftar olunca, gittiklerimiz memnun oluyor, gidemediklerimiz üzülüyor, “Bizi ektin valla, helal olsun, oysa ne kadar bekledik!” sitemini yolluyorlar.
Hepsine evet desen, gidemiyorsun.
İşin içinde söz verip gidememek, mahcup olmak yatıyor.
Davet eden çok, oysa teksin, hepsine gitme, yetişme şansın yok!
Ee, gazetelere bakın, sayfaların yarısından çoğunu iftar davetleri dolduruyor. Sıkıntı yok yani.
*
Şimdi burada kalkıp desem ki, işin cılkı çıktı, bazıları, ki buna siyasiler, sivil toplum kuruluşları, esnaf odaları suyunu çıkardılar desem, “Hooop, mübarek ramazana dil uzatma!” deneceğini bildiğim için, es geçiyorum.
Kimisi inanarak veriyor iftarı, Allah rızası için. Eyvallah!
Kimisinin beklentileri var ticari ya da siyasi… Ya da yerel…
“Falan kişi ya da kurum verdi, ben, ya da biz vermesek ayıp olur! Sonra ne derler!” riyakârlığına soyunarak, kerhen de olsa düzenledikleri iftar sofrasında zenginler birbirini ağırlıyor. Samimi olsalar, ciğerimi yesinler! Çoğu değil. Göstermelik, kerhen veriyor, davet ediyor. Ramazanın kutsiyetine gölge düşürenler çok bu yüzden!
Ramazanın kutsiyetini çıkarına tahvile çalışanlar, samimiyetsiz ve ciddiyetsizler, dolu!
Bakıyorum, belediyenin iftar çadırından başka garibanlara iftar veren yok! Bu meselede Tümsiad’ın da samimi olduğuna inanıyorum.
Halka açık veriyorlar, hesapsız, beklentisiz.
*
Kendimize, ailemize, akrabalarımıza vakit ayıralım, bir de onlarla iftar yapalım demeye kalkışşak, vakit yok!
Halimize bırakmıyorlar.
Her ne kadar bırakmasalar da, çoğunu es geçiyor, ekiyor, çeşitli bahanelere sığınarak gitmeme adına ne varsa yapıyorsun.
Bizim de ailemiz var.
Bizim de eşimiz dostumuz var kendimize göre.
Sonra, sizi temin ederim, bir salata-ayran ve bulgur pilavına olan özlemimi burada anlatacak olsam, “hadi be, ramazanda bulgur pilavı mı yenirmiş!” diyeceksiniz.
*
Her neyse…
Şunun şurasında bir hafta bile kalmadı.
Pazar günü tutulan oruçların mükafatı olarak mübarek ramazan geliyor. Bayram yani…
Allah oruç tutanların orucunu kabul etsin!
Tutmayanlara, tutamayanlara sözümüz elbette olamaz.
Herkes birbirine saygılı olacak, tutan tutmayana, tutmayan tutana…
Her koyun kendi bacağından asıldığına göre, mesele kalmıyor.
Sonra, düşünceler, inançlar farklı.
Herkese birbirine saygılı olmak, hoşgörülü olmak zorunda diyorsam o sebepten.
Çünkü ramazan ayı, bir hoşgörü, sabır ve metanete ayı..
Allah bizi imtihan ediyor.
Allah herkesi girdiği sınavdan başarı ile çıkan kullardan eylesin!