Of, offff! İnanın başım döndü, bir oraya, bir buraya koşturmaktan, gitmekten. Tamam, kuşkusuz iftar sofraları ramazanın getirdiği bir bereket. Güzel ve anlamlı bir gelenek iftar vermek, katılmak. Lakin bu günlerde o kadar arttı ki, hangisine yetişeceksin, hangisine gideceksin, insan kafayı yiyecek hale geliyor.
Bir günde altı veya yedi iftar.
Hadi bakalım, tercih yap. Birine gitsen, berikine gitmesen, diğerinin hatırı kalıyor, gönül koyuyor, “Bizi ektin veya adam yerine koymadın! Gelseydin ölür müydün yani?” siteminde bulunanlar eksik olmuyor.
Kendimi kopyalasam mı, dublör mü kullansam, bilemiyorum.
*
Bahane de üretemiyor, yalan da söyleyemiyorsun. Gitmedim, evdeydim, çoluk çocukla iftar yaptım desen, Maraş küçük köy, nerede iftar yaptığın, nerede bulunduğun ertesi günü daha sen çarşıya inmeden duyuluyor.
Kuşkusuz gittiklerimiz kadar, gidemediklerimiz, ektiklerimiz, şu mübarek ramazan ayında masum yalan söylediklerimiz de olmuyor değil. Aksini iddia etsen, kimse inanmaz zaten.
Bir kişisin, kopyan yok ki gönderesin, “Aaaaa, bak gelmiş arkadaşımız!” desinler.
Bazı arkadaşlarımız, dostlarımız, özellikle, altını çizerek tembih ediyor, “Bak, mutlaka bekliyorum, sakın muhabir falan göndereyim deme, sen geleceksin! Gelmezsen küserim, ona göre!”
Tamam, emir büyük yerden de, gitmesem küsecek de, elimizden gelen bir şey yok. Ya telefonlara bakmıyorsun ister istemez, ya da masum yalanlara sığınıyorsun.
*
Doğruyu söylüyorsun, işim var, başka yere davetliyim, ya da evde çoluk çocukla, akrabalarımla iftar yapacağım, bugün bulgur pilavı ile salata canım çekti, onunla yetineceğim, diyecek oluyorum, laf anlayanı getir!
İlla ki sen geleceksin!
Ramazan kuşkusuz güzel. İnsan nefsani arzularına gem vuruyor, nefsini terbiye ediyor, vücudu dinleniyor, organlar rahat ediyor, en önemlisi dini bir vecibe yerine getiriliyor ki, o hepsinden daha güzel.
*
Şunun şurasında kaç gün kaldı, yarıyı da geçtik.
Hayırlısı ile ramazan bayramı gelse de, şu her gün iftara davet edilmekten kurtulsak, eşi dostu da gidemeyişimizden dolayı kırmamış olsak!