Seneler önceydi, tarihini tam hatırlamıyorum, KİMKLİK GAZETESİ sahibi Mehmet Fiskeci ile karşılaştım. Nerede, kimlerle, onu da bilmiyorum. Hayli zaman geçti o günden bu yana.
Sorunlu dünyanın sorunlu insanlarının çok olduğu günümüzde, insanlar sosyal ve ekonomik travmalar geçirirken, ve de en önemlisi kadının adı yok denilir, kadınlar yok sayılırken, kadınlar işkence görür, ayrıldıkları eşlerince dövülür, katledilirken, o travma süreci içinde tanıdığım sayın Mehmet Fiskeci, bana; ‘Gazetemde, internet sitemde yazar mısın!’ teklifinde bulundu.
Yazmayı severim ama hiç denememiştim.
Yaralı kuşa kurşun sıkanların çok olduğu günümüzde, kadınların yaşamsal anlamda işkence çektiği zamanda, yuvasını bozmaya çalışan çok olurken, o duayen gazeteci beni hayata döndürme noktasında dönüm noktam, can simidim haline geldi.
*
Karaladım bir şeyler, gönderdim. Kendisi de editörlük yaptı. Netice itibariyle usta bir gazetecinin sitesinde yazıyordum.
Dilim döndüğünce bir şeyler karaladım.
Baktım, çok okunmuştu.
Sayın Fiskeci ısrar etti, ben de sürdürdüm. Özellikle günümüz Türkiye’sinde ve memleketimiz Maraş’ta kadına olan bakış açılarını, kadın cinayetlerini, kadına yapılan mezalimleri, terk edilmiş kadınları, mağdur edilmiş, itilmiş, kenara atılmış, horlanmış çokça da kadınları, insanları yazınca, okuyanın, arayanın çok olduğunu fark ettim.
Ama ailevi sebeplerden ötürü yazıyı bıraktım.
*
Şimdi aradan seneler geçti.
Geçen gün karşılaştık. Beni tanımadı ama ben tanıdım kendisini. Hiç değişmemişti. ‘Yeniden başlayabilirsin, okurlarına merhaba diye bilirisin!’ teklifi ile karşılaşınca, bugün okuyacağınız kısa ve yeniden başlangıç veya şöyle diyeyim ikinci bahar yazısı ile giriş yapalım istedik.
İnşallah arkası gelir, bu şehrin problemlerini sizlerle paylaşır, özellikle kadınlara dair hikâyeler yazmayı sürdürürüm.
Teşekkürler Mehmet bey! Ve hoş bulduk!