Gazeteci-yazar Ege Cansen, 15 Ağustos tarihli yazısında, 6 Şubat 2023’te dokuz saat arayla merkez üstleri Pazarcık ve Elbistan olan ve Kandilli Rasathanesi’ne göre yüzeyden 5 km derinlikte, 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde meydana gelen 2 depremin yansımalarını Hatay’a çevirmiş, Antakya üzerinden değerlendirmelerde bulunmuş.
Bu depremlerin şiddeti Mercalli ölçeğine göre 12 (şiddet-afet) olarak belirlenmiş, nihayetinde 53 binden, Suriye’de 8 binden fazla insan ölmüştü.
Hâlâ, zaman zaman depremin üzerinden neredeyse 19 ay geçti, ceset çıkıyor.
*
Gelin, Hatay üzerinden bir Maraş değerlendirmesi yapalım; Cansen’in yorumlarına ilavelerle…
… Zengin semtlerdeki bahçeli sağlam binalar, yapım tarihinden sonra yürürlüğe giren yönetmeliğin şartlarını karşılamıyor diye (sanki eskiden yönetmelik yokmuş ve çıkmamış yönetmeliğe göre o tarihte bina inşa edilirmiş gibi) çatır çatır yıkıldı, fakir semtlerdeki bitişik nizamlı çürük binalara müteahhitler dokunmadı.
Bu “atın önüne et, itin önüne ot koymak” kadar yanlış olan kaynak tahsisinin bir başka versiyonu, özellikle Maraş ve ilçelerinin rantı yüksek semtlerinde yaşanıyor. Diğer depremzede beldelerde de aynı sonun vardır. Sorunun kaynağı tapunun tanımındadır. Tapu delinmeden bu meseleler çözülemez.
Aha sana yakan top gibi hukuk sorunu!
*
Bu bina mahkemeliktir, yıkmayın!
Kim ne der, ne düşünür bilemem de, Maraş merkezi ilçeleri, kırsalı ile toparlanıyor. Konut yapımı ile barınma sorunu yakında tamamen tarihe karışacak görünüyor iken, kent merkezinin bir an önce rehabilitasyonu, ekonomik ve sosyal canlılığını tekrar kazanması için şart. Bu sayede halk da refaha kavuşur. Ama hasarlı binaların üstünde ‘yıkmayın mahkemeliktir’ yazan merkezde bu iş kolay değil ve bu bağlamda bu amaçla yıkılmayı bekleyen onlarca apartman var. Çünkü işin içinde ‘bireyin çıkarı, toplum yararından önce gelir’ inancını temsil eden ‘tapu’ var. Hukukun kutsal ineği hayatın içindeki ‘gerçek’ değil dosyadaki ‘belge’dir. Bunların en kutsalı da tapudur.
Vakti zamanında Süleyman Demirel meydanlarda ‘tapuyu deldirtmem’ diye bağırır ve seçmenden destek görürdü. Kişilerin elden ayaktan düşünce namerde muhtaç olmadan kalan ömürlerini tamamlamak ve geride kalanların dara düşmesini önlemek için en çok güvendiği ‘değer deposu’ tapudur.
Arsa ve tarla tapusu, altından bile önde gelir. Eğer işlevi, yalnız bireyin alın teri emek birikimlerini enflasyona karşı korumak olsa tapuyu ben de dişimi tırnağıma takarak müdafaa edecektim.
*
Tapu, rant avcılarının, arsa-bağ-tarla-bahçe baronlarının ki buna OSB kaynaklı bireysel hırsları, tapu düşkünlüklerini de eklerseniz, en etkin silah olarak çıkar karşımıza ki, günü geldiğinde size dönebilir.
Kırsal arazilerin ve özellikle kentsel arsaların fiyat/değer artışı, (hele hele imar izni değişikliği yaptırılabiliyorsa) bireyin bu dünyaya ‘Harun gibi gelip Karun gibi bir sefa sürmesini sağlar.’
Gözü doymayan tarla, bağ, bahçe, arsa baronları, fırsatçıları, rant avcıları var daha. Ki biz onlara gözünüzü toprak doyursun diyoruz da, doyacakları yok! Bir de dara düşmüş, kayıp yaşamış, ekonomik anlamda zaafa uğramış, neredeyse iflasın eşiğine gelmiş ya da konkordato ilan etti edecek adamların, işletmelerin üzerine leş kargası gibi, kuzgun gibi, kerkenez gibi çökenler var ya, ah aldıklarını, alacaklarını unutmasalar iyi olur!
Anladınız siz!
*
Bir de şayet emeline ulaşsalardı, kuracakları ‘cillok şirketi’ ile Doğukent’in rantını, kremalı kaymağını yemeye niyetlenen, hazırlanan ve bunun için tüm dinamikleri harekete geçirmeye hazır siyasiler vardı da, bereket versin Allah muratlarına erdiremedi.
Çünkü Allah’ın sopası yok ve müteahhitlik de yapmıyor!
*
Depreme uğrayan merkezde, ilçeler ve beldelerde 2 imar sorunu var.
Birincisi; depremzedeleri sağlam zeminli araziler üzerinde nispeten konforlu konutlara kavuşturmak.
İkincisi, bu şehirlerin ticari merkezlerini; meydanlarıyla, yeşil parklarıyla, yeraltı garajlarıyla, yayalaştırılmış yollarıyla ‘sıfırdan planlayarak’ yeniden inşa etmektir. İkinci proje aynı zamanda birincinin finansman kaynağıdır. Bunun için dönüşüme girecek rezerv alanlardaki arsa tapularının iptal edilmesi ve yerine ‘tapu tahsis belgesi’ verilmesi şarttır.
Tahsis belgeleri, eski mülkiyetin değeri kadar değerli olacak ancak dönüşümden doğan ‘rantları’ içermeyecektir. İktisadi kalkınma için hukuk reformu şart diyenlerin dikkatine sunarım. İslam ulemasından da görüşlerini kamuya açıklamalarını bekliyorum diyeceğim de ulemalar da zenginden, güçlüden yana fetva veriyor birader!
*
Belki yazı ile alakası yok ama dikkatimi çekti, hoşuma gitti, belki bir yerlere, birilerine mesaj olarak gider diye düşündüm ve son sözüm, gidenin arkasından diz çökmeyin, zira cenaze namazında secdeye varılmaz!