Terörün her türlüsüne lanet olsun. İnsanların canına ve malına kast eden her kim, kimler ise, Allah belasını versin!
Biz, ülkeyi kan gölüne çeviren, anaları ağlatan soysuz terör örgütünü bir tarafa bırakıp, içimizdeki inşaat teröründen söz etmek istiyoruz. Hani şu adına kentsel dönüşüm dedikleri uyduruk hikâye var ya, ondan işte…
Bugün yaşadığımız kente bakacak olursak, dört biryanda evler yıkılıyor, hemen üzerine bez parçaları, kentsel dönüşüm nedeniyle eskilerini yıkılıp, yerine çok katlı apartmanların yapılacağı söyleniyor.
Tabi firmanın ismiyle… Aslında çoğunun maliye kaydı olmadığı gibi, büroları bile yok. Korsan veya merdiven altı diyebileceğimiz türden tipler, firmalar, şirketler…
Ortaya adı sanı bilinmeyen onlarca inşaat firması çıkınca, birçok ailenin de hayatı kararıyor. Ama bunlar ne medyada yer alıyor, ne de toplumsal yaşamda kabul görmese de, dolandırılanlar, mağdur edilenler yaşadıklarını sineye çekiyor.
Kader diyorlar adına, kader…
*
Kendini kentsel dönüşüm uzmanı, müteahhit yerine koyanlar, başka işlerden gelen para babalarıyla göz diktikleri apartmanlara saldırmaya başladılar.
Önce birkaç daire sahibiyle anlaştılar, (menfaat de sağlayıp) binadan karot aldılar (beton örneği) çürük raporuyla diğer daireleri tahliyeye zorladılar, mecbur tuttular.
Ve bu sözde kentsel dönüşüm uzmanları, müteahhitler, canlarının istediği gibi projelendirip yıkım ruhsatı aldılar ve çoğu yaşlı o daire sahipleri ağlaya ağlaya evlerini terk ettiler.
İşin garip yanı, kiracılar da dertli. Bazı aileler kiralık eve çıkıyorlar, içine masraf ediyorlar, 6-7 ay sonra ‘bina yıkılacak’ denilerek sokağa atılıyorlar.
Bazı ev sahipleri de, eskiyen binalarının yerine daha büyük, daha yeni konutlarda oturacakları için sevinedursun, çoğu yerde tam bir trajedi yaşanıyor, ne başı belli, ne sonu…
*
İflas edip inşaatı yarıda bırakan veya taahhüt ettiklerinin hiçbirini yapamayıp, daire sahiplerini perişan eden müteahhitler de ayrı bir mesele.
Mantar gibi çoğaldılar, başınızı nereye çevirseniz, bir inşaat firması çıkıyor karşınıza. Partilere sızıyorlar, işlerini yürütüyorlar, malı da götürüyorlar, ancak bu rezalete kimse ‘dur!’ demiyor, belki de diyemiyor.
Denetim var mı diye soracak olursanız, cevabımız şu olacak, ‘ne siz sorun, ne biz söyleyelim!’