banner1524

Sadece gazetecilerin değil, hiçbir kimsenin, devletin çıkarttığı yasaları hırpalama hakkı yok. Yasalar insanlar içindir ve uyulması gerekir.

Biz gazeteciler, hak ve hukuku gözetir, biliriz.

İhtilal dönemlerini de yaşadık ve ihtilallerden medet uman soysuzluğun, şerefsizliğin zerresi girmedi kanımıza.

Yargıya müdahale etmek, yargıyı yönlendirmek ve yanıltmak gibi şahsımız, lüksümüz, hakkımız hiç olmadı.

İnsanlar birbirini yenmek, alt etmek, madara etmek için savaş veriyor adeta. Biz, gazete sayfalarında, internet sitelerinde yenemediğimiz insanlara çamur atmak için uğraş vermedik,  vermiyoruz, vermeyeceğiz.

Derinlikleri biz kurcalamadık.

*

Şunları da demedik...

Bizleri koruyan, hayatımızı güvence altında tutan askerimize, polisimize, tüm güvenlik güçlerimize kafa tutmadık, dil uzatmadık, el kaldırmadık, onlara asla ve kata terörist demedik, demeyi de düşünmedik. Düşene depik vurmadık!

Kim doldurdu hapishaneleri. Biz değil. Suçu ispat edilmemiş insanları ben tıkmadım içeri.

Toplumun ayrıştığını, bölündüğünü söylüyorlar. Dördü ikiye bölmeyi bilmeyen, okulda bile matematikten çakan adamlar, bölmeden, çıkartmadan bahsediyor hayasızca. Toplumu ben ayrıştırmadım! Bu meselede günahım yok!

*

Bizim dönemimizde okullarda siyaset yoktu. Bir öğretmenimiz vardı, ismi Hasan idi (1967 senesi) aşırı solcu imiş de, biz bilemedik. Sonradan mı girdi bilemem, okullara siyaseti sokanlar arasında ben yokum!

İnsanlar saraylarda oturur, köşklerde ikamet eder, villalarda hayatın tadını çıkartır belki. Otursunlar, zengin düşmanı, servet düşmanı olmadık, olamayız da. Çalışana Allah daha çok versin de, gönül saraylarını yıkıp, görkemli adalet saraylarını dikenler arasında beni bulamazsınız! Görmedim, duymadım, haberim yok! Aha size üç maymun!

*

Dostluk bambaşka duygu, bir servet, bir hazine. Günümüzde dostluklar iki kuruşluk çıkar ve basit hatalar, yanlış anlamalar yüzünden bir günde eriyor, bitiyor, tükeniyor. Yemin ediyorum, iddia ediyorum, dostluğun apoletlerini söken de ben değilim, olmadım da..

Bilenler bilir az çok..

Daha geçen hafta içinde. ABD Büyükelçiliği önünde canlı bomba hem kendini imha etti, hem bir gazeteci arkadaşımızın yaralanmasına sebep oldu, yetmiyormuş gibi, ABD ile aramızdaki ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesine sebep oldu belki de… Hele Amerikalı kızın İstanbul’da, Cankurtaran’da, surların arasında ölü bulunması, işin tuzu-biberi olurken, o canlı bombaları üretenlerin de Allah bin türlü belasını versin!

*

Magandalar trafikte cirit atıyor. Sarhoş bindikleri otomobille sanki ralliye çıkmış gibi  kazaların, ölümlerin müsebbibi haline geldikleri yetmiyormuş gibi, küstahlaşıyorlar, kabalaşıyorlar ve saldırgan hale geliyorlar daha da… Hem suçlu hem güçlü misali.

Kim saldı onları trafiğe, altına arabaları kim verdi, ben mi?

Kim ve hangi bakkal verdi ehliyeti ellerine!

Öldürenleri, kazaya sebebiyet verenleri ben mi sakladım sanki. Ben mi elebaşılık ettim, ben mi suça ortak oldum! Benim koruduğumu gören, duyan var mı? Allah muhafaza!

Onlara o silahı veren biz olmadık hayat boyu.

Panayırları sever misiniz bilemem de, korku panayırlarını, çadırlarını, eğlencelerini yaratanda ben değilim.

*

Son bir itirafta daha bulunup, kısa keseceğim, yemin ediyorum, vallahi de billahi de, Allah canımı alsın ki, bankaları da ben hortumlamadım!

 

NOT: Bu yazının devamı olduğunu hatırlatmak isterim.

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527