3. Lig 1. Grup’ta play-off hesapları yapan ve sezon başında ligde kalması mucize olarak görülen Kahramanmaraşspor’un Başkanı Yılmaz Terliksiz, sosyal medya hesabından dikkat çekici bir paylaşım yaptı.
Kaç kez yazdım, yinelemekte sarkınca görmüyorum, gençliğinde, geçmişte lisanslı, profesyonel futbol oynamış, 12 Şubat Stadyumu yıkılmadan önce sezonda maçları kaçırmayan, sürekli izleyen ben, Başkan Yılmaz Terliksiz’in açıklamasını okurken doğrusu duygulanmadım değil.
Üzüldüm de. "Ey Kahramanmaraş, ey iş adamları, ey siyasiler, bürokratlar!" diye başlayan açıklaması hem destek çağrısı, hem de içten bir serzenişle doluydu.
*
"Prim açıklamaya utanıyorum" diyen başkana sözüm şu; hayır, utanma başkanım. Takım tüm imkansızlıklara, maddi, saha, malzeme ve barınma sorununa rağmen iyi gidiyor. Hele şu son İzmir Karşıyaka maçında yaklaşık 50 metreden atılan gol taraftarı nasıl ayağa kaldırdı, unutamadım.
Evet, oyuncularımız fedakârca mücadele veriyorlar. Göğüslerinde taşıdıkları arma için savaş veriyorlar. Onlar zenginler kulübünün oyuncusu değiller. Gariban, ancak paranın, dolarların yeri ve zamanı geldiğinde hiçbir işe yaramadığının farkında olan, para için değil, forma için, Kahramanmaraş için ter akıtmanın kutsiyetine inanan futbolcularla yola çıktın sen.
Utanma! Utanması gereken sen değilsin. Diyordun ya hani, ey Kahramanmanraş halkı, ey işi adamları, ey siyasiler, ey bürokratlar.
İşte varsın onlar utansınlar! Sen başını yere eğme, dik dur, onurlu yaşa!
*
10 yıl bu takımın başkanlığını yürüten sevgili Fatih Ceyhan’dan bir emanet aldın. Devraldın takımı. Şartları kendi aranızda da, doğrusu o gün NECO’da (Fedakar, cengaver, savaşçı ve özverili dost) bu devir teslim, yani başkanlığı devralışın garibime gitmedi değildi. Fakat takdir ettim seni. Helal olsun dedim.
Zengin, holding sahibi değilsin. İmkanın, şartların, gelirin belli iken, elini taşın altına koyup tüm yokluklara, imkansızlıklara ve tüm ilgisizliklere rağmen takıma sahip çıkman takdire şayandı.
Yılların takımını, oyuncuları, taraftarı yalnız bırakmadın. Bu onur, bu yiğitlik, bu delikanlılık, bu fedakarlık sana yeter.
Teknik ekip ve oyuncular da farkında bazı gerçeklerin. Oyuncuların sahada verdikleri özverili mücadeleyi videolardan, açıklamalardan ve alınan sonuçlardan görüyoruz. Gençler çırpınıyorlar galibiyet için, puan için.
Gelelim şu prim meselesine. Her takım, her başkan galibiyet, zafer için bir prim koyar ortaya. Bu futbolcuları cesaretlendirir, enerjilerini artırır, galibiyet inancını katmerler. Maddi dopingdir bunun adı.
“Ben, başkan olarak beraberlik için 5, galibiyet için 10 bin lira prim vermeye, açıklamaya utanıyorum!” diyorsun da, yine söylüyorum, utanma. Göğsünü gere gere söyle, imkanın varsa ver.
Evet, şehrin deprem gibi bir gerçeği varken, o çocuklar, o fedakar futbolcular ve teknik ekip çok şey istemiyorlar aslında. Onlar da haklılar. 5 bin, 10 bin ne günümüzde. Gazoz parası haline geldi, pula döndü. Keşke olsa da daha fazlasını versen. ‘yok demeye utanıyorum!’ üzüntüsü belki bazılarına kapak olur. Sağa sola haber sal, sesini duyan mutlaka çıkar. Ha, çok da ümitlenme. Kendin ol., kendi yağınla kavrulmaya bak.
Bugün verirler, yarın çemkirirler, başına kalkarlar!
Burası Maraş Başkanım.
*
Hele şu son açıklaman var ya, yemin billah beni de derinden üzdü. Bu ayki emekli maaşım takıma feda olsun!
Biliyorum, bu açıklamayı yaparken gözlerin dolmuştur, belk de kursağından bir lokma geçmedi daha. Uyku da uyuyamadın belki doğru dürüst. Ama olsun, fedakarlığın, cesaretin ve dirayetinin mükafatını bir gün mutlaka görürsün diye umuyorum.
"Bu çocuklar mülteci kampı şartlarında kalıyor" bu açıklaman bana çok dokundu ama bilmiyorum, bu şehirden sorumlu olduğunu söyleyen etkili ve etkililer ne düşündüler, ne anladılar.
Şu açıklamaya bak, insan kahroluyor vallahi. Yürek dağlanır bu açıklamalara, Tabi yüreği olan, vicdanı, merhameti olanlar anlar bunu ancak. Bizdekiler bunu anlar mı, idrak edebilirler mi, sanmıyorum da, bir de senin dilinden dinleyelim açıklamayı; "Kahvaltılarında peynir, zeytin, yumurta bulursak domates, salatalık, reçel var. Bunu yazmaya utanıyorum. 2 aydır bu çocuklar odalarda TV olmadan, küçük ısıtıcılarla mülteci kampı gibi şartlarda kalıyor. 20 televizyon alamadım.
Bunlar futbolcu! Evlerinizde çocuklarınıza 10 dakika televizyon açmayın ya da telefonlarını elinden alın, neler olduğunu göreceksiniz. Bu çocuklar asgari ücretle prim ve maç başı ücretleriyle oynuyor. Uçuk rakamlar değil, sadece biraz destek istiyoruz. Allah rızası için sesimizi duyun!"
Beni yürekten yaraladın Yılmaz Başkanım.
*
Sen bu memleketin evladısın. Yüreklisin, cesaretlisin, fedakarsın. Gerçekleri gözler önüne sermeye devam et. Biz yanındayız. Ha, takımı teslim alırken bunları yaşayacağını, ilgisizliğin, kayıtsızlığın, kayırmacılığın olacağının herkes gibi sen de farkındaydın. Dilerim bu haykırışına, bu feryadına kulak verenler çıkar! Çıkar da takıma destek olurlar, sahip çıkarlar.
Ama olsun. Sen delikanlı adamsın, cesur adasın, metanet sahibisin, feraset sahibisin!
Yıkılma, oyuncularınla, teknik ekibinle, arkadaşlarınla ayakta dur, seni alkışlayalım!
Parası kadar konuşanların hali meydanda!
Gözlerinden öpüyorum!