Bu kavram, seneler önce bazı gazete sahibi ve köşe yazarları tarafından konuşulunca, medya başta olmak üzere, mesele akademi dünyasına da sıçradı, sonra da herkes kullanır oldu. Öyle ki, bu kavramı geniş kitlelere ulaştıran “Efendi. Beyaz Türklerin büyük sırrı” isimli kitap oldu.
‘Beyaz Türk’ anlam olarak; batı hayranı, zengin, eğitimli imtiyazlı sınıf demek. Bu farklı kesim için tanımlanır. Bu azınlık, senelerdir ülkenin ekonomik kaynaklarını siyasi ilişkiler-askeri darbeler ve medya-entelektüel çevre gibi bağlantılar üzerinden elde tutuldu.
O hale geldi ki, CHP’nin ‘altı ok’unu özünden koparıp tasfiye eden ‘Gardırop Atatürkçülüğü’ bunların eseriydi.
*
Tamam, iyi güzel de Kahramanmaraş’ta ‘Beyaz Türkler’ ne alaka?
Kel alaka!
Bir tespitte bulunmak gerekirse, akademisyenden gazetecisine, tiyatrocusundan ressamına, üst düzey sivil toplum kuruluş kanaat önderinden batı hayranı siyasetçisine kadar ülkede ne kadar ‘en’ler varsa sadece bunlardan gösterildi. Yani demem şu, bu tip insanlar halka açılamadılar. Halk ile araya duvar ördüler. Ve neticede halktan o kadar koptular, uzaklaştılar ki, kendilerini farklı sınıf olarak yorumladılar, anlatmaya ve tarif etmeye çalıştılar.
Allah’a şükürler olsun imtiyazlı insanlarımız çok. Zenginimiz de… Bu insanlarımız, Trabzon bulvarında yürümediler, bir çay haneye uğrayıp çay içmekten imtina ettiler, ayaklarına çamur değmediği için kırsaldan, varoşlardan habersiz yaşam sürdürdüler.
*
Bizim memleketin ‘Beyaz Türk’ler’i inançlı, kararlı, istikrarlı, ülkesini bayrağını, milletini ve devletini seven kimseler. Ezan okunduğunda namaza koşarlar, dünyanın her zaman 5’ten büyük olduğuna inandıkları için de, batıyı bir sömürü düzeni, ihanet çemberi ve tek dişi kalmış canavar olarak yorumlarlar, tarif ederler.
Bizim Beyaz Türk’lerimiz geleneklerine bağlı, devlet ve millet olmanın şuurunu özümseyen insanlardan oluşuyor ki, biz de insanların rengine, dokusuna, inancına, etnik kimliğine ve geleneğine bakmadan herkesi kucaklayan nesilden geliyoruz.