Samimiyet ve ihlas her amelin başlangıcı ve de sonucudur...
Siz samimi olursanız eğer söze bile gerek kalmaz, herkes anlar sizi...
Siz samimi olursanız; muhatabınız halinizden anlar ne anlattığınızı...
Ama samimiyet kaybolduğu zaman tutamazsınız, bağlayamazsınız; uçar elinizden, gider birer birer sahip olduğunuz her şey... Tüm varlığınız kaybolmaya başlar...
Samimiyet yok olmaya başlayadursun;
Arkasından bekleyedur gümbürtüyü...
Sözler değerini yitirir...
Bakışların canlılığı kaybolur...
Gözlerin fersizliği haber verir tüm haberleri...
Sözler ve hakikatler havada asılı kalır o zaman...
Etki dairesindeki duvarlara toslar kelimeler...
Kalpten çıkmayan hakikatlar havada kaybolan baloncuklar gibidir...
Hakikatla samimiyet, birbirinden ayrılmaz iki kardeştirler...Bu ikisini birbirinden ayıramazsınız...
İşte çevremizdeki tüm sosyal ve ekonomik problemlerin sebebi budur...
Kalpten çıkmayan cümleler...
Amaç ve gayesiz yaşanan hayatlar...
Tüm mücadelenin sonunda hesaplanan, kurgulanan dünyalık avuntular...
Dünya sevgisi ve ölüm tiksintisi...
Dünyadan ayrılmak istemeyen bir hırs...
Dünyayı ben yarattım edasıyla sergilenen,
Yaşanılan basit hayatlar...
Kendinden başkasına hayat tanımayan davranışlar...
İnsan niçin yaşar...
İnsan niçin çabalar...
İnsan kim için amelelik yapar akşamlara kadar...
İnsan neden Çalışır, neden kazanır, neden Yaşar ki...
Yaratan Allah, yaşatan Allah...
Rızkı veren O...
Her şeyimizi O’na borçluyuz...
Yaratan Rabbi için yaşamalı insan...
O’na yöneldiğimiz zaman insan düzelir...
Şehir düzelir...
Dünya düzelir...
Başka kurtuluş yolları çözümsüz kalır...
Toplumun yüreğine inemeyen mütefekkirler,
Toplumu hiçe sayan yöneticiler yok olmaya mahkumdurlar...
Bu konuyu en güzel anlatan önderimiz ve örneğimiz Resul’ü Ekrem Muhammed (as);
Buyuruyor;
“Allah sizin suretlerinize, makamlarınıza ve mallarınıza bakmaz,
Lakin;
Allah sizin kalplerinize, davranışlarınıza ve yaşantınıza bakar”.