banner1507

Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Bakara:44)

Evet, önce kendimizden başlamalıyız...

İnsanoğlu, her zaman başkasındaki eksikleri bulmada ve sıralamada çok mahirdir...

Ama çoğu zaman insan,  kendisini sorgulamayı ve muhasebe yapmayı unutur...

İnsan; bazen, başkasının gözünün önündeki çapağı görür de, kendi burnunun dibindeki merteği göremez...

Atalarımızın söylediği sözü zikretmeden geçemeyeceğim;

İğneyi kendine, çuvaldızı ele batır...

Önce kendimizden başladığımız zaman, arkasından aile düzelir...

Sonrasında sokak düzelir...

Sonrasında şehir, toplum, ülke düzelir...

*

Yaşadığımız şeyleri anlattığımız zaman, muhataba tesir eder...

Yoksa sözler havada asılı kalır, muhataba etki etmez...

Söylediğimiz sözün tesirli olması için ilk şart; önce kendi hayatımızda tatbik etmektir...

Aksine, söylediğimiz söz ne kadar edebi ve güzel olsa da kalplere tesir etmeyecektir...

“Kalplerden kalplere yollar vardır.” sözünün kaynağı ve dibacesinde de, samimiyet ve yaşanabilirlik yatmaktadır...

Yaşadığımız ve içselleştirdiğimiz bir hakikatı da, ne kadar sade ve yalın söylesek te, mutlaka kalplere ulaşır ve etkisini gösterir...

Denemesi bedava...

*

Nitekim Yüce Kitabımızda bu konuda şöyle buyuruluyor: “Ey iman edenler. Niçin yapmadıklarınızı söylersiniz?” (Saf:2)

İmam Azam Ebu Hanife’nin “Bal Hikâyesi” o kadar ibret ve ders verici ki;

Çocuğun birisi bal yiyince vücudunda yaralar çıkıyormuş, ama bir türlü bal yemeyi de bırakamıyormuş.

Ailesi, çocuklarının bal tutkusunu önleyebilmek için hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar, ama nafile!

Sonunda, tavsiye üzerine, İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerine gitmişler.

İmam Azam Ebu Hanife, sorunu dinledikten sonra çocuğun ana ve babasına;

“Kırk gün sonra gelin” demiş.

Anne ve baba buna bir anlam veremese de çaresizlik içinde mecburen geri dönmüşler.

Kırk gün geçtikten sonra tekrar İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerinin huzuruna varmışlar.

İmam-ı Azam Ebu Hanife, çocukla kısa bir görüşme yaptıktan sonra ona;

“Bundan sonra bal yeme evlâdım!” demiş.

Sonra da çocuğun ailesine dönüp; “Tamam, gidebilirsiniz.” demiş.

Anne-baba şaşkınlık içinde. ”Bu mudur yani?” dermişçesine birbirine bakmışlar.

Öyle ya, kırk gün bekleyip de sonunda sadece bir cümle duymak, anlaşılır bir durum değilmiş.

Fakat karşılarındaki zat da devrin en büyük âlimi… Sıradan birisi değil ki…

Onun dediği gibi yapmışlar ve evlerine dönmüşler.

Sonraki günlerde bakmışlar ki çocukları artık bal istemiyor!

Merak etmişler bunun sebebini.

İmam-ı Azam Ebu Hanife’yi tekrardan rahatsız etmişler ve ona; “Efendim, ona bir cümle söylediniz. Nasıl onu baldan vazgeçirebildiniz? Nedir bunun hikmeti?” diye sormuşlar.

Gülümseyerek şöyle cevap vermiş İmam-ı Azam Ebu Hanife: “Kırk gün önce, ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin, başkasına bal yeme demesi etkili olmazdı. Sizin ilk gelişinizde bal yemeyi kestim, önce nefsimde denedim bunu. Kendim bunu bırakmanın mümkün olduğunu görünce sözüm de ona tesir etti.”

Sen değişirsen, dünya değişir...

Kendimizle başlayıp, güzelliklere yelken açacağımız huzurlu günlere kavuşmak ümidiyle...

Selam ve dua ile...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol