Aynayı kirletecekleri kesin!
Ben demiyorum, Mevlana Hazretleri diyor. “Bilir misin, neden gammaz değildir ayna, kibrini ve pasını silmemişsin de ondan.”
Ayanalar asla yalan söylemezler. Tabi aynaya bakmaya yüzü olanlar için söylüyorum bunu. Yüzsüzler, kirliler, lekeliler, sabıkası olanlar aynaya bakmaya korkarlar.
Gerçek suratları ortaya çıkar diye.
*
Sadece, evet sadece… Aynalar, sadece ve sadece ‘temiz, lekesiz’ olduğunda doğruları söyler.
Hadi biraz öncelere, deprem sonrasına dönelim. Şehrin özellikle güney cenahı yıkılmış, enkazlar yerlerde, hayatını kaybedenlerin yardım çığlıkları geliyor enkaz altlarından.
Evler, işyerleri çökmüş. Özellikle Kıbrıs Meydanından sonra şehir adeta yok olmuş. Hayaller, hatıralar, birikimler ve en önemlisi de canlar gitmiş hayatımızdan.
Ulusal gazeteler kadar, yerel basının gündeminde deprem varken, omuzuna kamerayı alanlar, cep telefonlarına sarılanlar, videolar çekiyor, haber uçuruyorlardı.
Acılar üzerinden siyaset, gazetecilik yapıldı bu şehirde.
*
Bir kadın geliyor uzaklardan. Şehrin hafızası, kalbi, Trabzon Bulvarının başladığı noktadaki Belli Oteli altına doğru yürüyor, öyle bir ‘Eyyy Mado, eyy Yaşar Pastanesi’ çekiyor ki, zannedersin depremin suçlusu bu marka, bu asırlık firma.
Bir bardak suda fırtınalar kopartılıyor, tabi birileri emir vermiş, çekiyor, bağırıyor, payını alıp gidiyor hediyelerle.
Bağ evinde ağırladığı bayan gazeteciye neler söylettiriyorlar, neler. Kim ağırladı onu, ben değil. Çünkü Ahırdağı’nda bırakın bağ evini, bir çöpüm, bir dikili ağacım bile yok.
Başkalarının sahipli mallarına çöken, küfürlerle-zorbalıkla el koyan, büyük konaklar diken de ben olmadığım için rahatım.
Hiç ölmeyecekmiş gibi mağduriyetler üzerinden mağrurları oynayanlar…
*
Bazı sosyal medya maymunları türemişti, gerçi onlar hep vardı, tehdit ve şantajı meslek edinmiş bu mahlûkatlar, ‘bir pet şişe sudan ne olacaktı, niye dağıtmadı’ çığırtkanlığına soyundular, kumanda ile yönetildiklerinden, gizili odalarla semirildiklerinden, ceplerine harçlıkları ziyadesiyle konulanlar, kısa bir aradan sonra ne o firmaya yar oldular, sonra da utanmadan, sıkılmadan dün yerle yeksan ettikleri Mado’ya, Yaşar Pastanesine yılışmaya başladılar.
Tabi tutmadı. Kimse ihaneti kabul etmez!
Utanmanız varsa, aynalarla küs değilseniz, bir yüzleşin. Yüzleşecek yüzünüz kaldıysa tabi. Cesaret edemezler, çünkü kirleri, pislikleri suratlarına tükürecek! Sahipleri de; ‘Çok şükür, bereket yağıyor!’ yüzsüzlüğüne saklanacaklar. Karakter zayıf, şeref, haysiyet olmayınca oluyor bunlar!
Aynalar tarihleri, olayları, insanları gammazlamaz, sadece gerçekleri gösterir!
*
Aslında bu yazının başlığı ‘Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz!’ olacaktı.
Sözümüz söz, bir başka güne…