banner1507

Yine muzipliğim tuttu, gazetede okuduğum haber bana köşe yazısı fırsatı doğurdu. Bir şeyi çok iyi biliyorum, bazıları çemkirecek. Soracak; ‘Ne demek istedin! Biz koyun muyuz, davar mıyız?’

Sümmehaşa! Niyetim kimseyi aşağılamak, küçük düşürmek değil, olsa zaten isim isim, açık açık yazarım. Kimseye de eyvallah edecek, diyecek halim yok!  

Körü körüne birine bağlı, bilinçsizce takım ve din tutar gibi parti tutanlara, sorgusuz ve araştırması olmadan her habere, toplumda karşılığı olmayanların arkasından gidenler, her söylenene inanan, kanan kimseler için ’koyun’ derler bizde.

Etinden, sütünden ve yün’ünden beslendiğimiz, istifade ettiğimiz koyuna kurban olsunlar!

Malum, koyunları, davarları (bizde, yerelde keçiye davar derler. Keçi etine de her daim davar eti demişizdir) meralarda otlatanlara, güdenlere çoban derler.

*

Ülkemiz o hale geldi ki, hayvancılık tamamen bitti. Ülkede tarımı, üretimi, ekim alanlarını düşünmek, artırmak üzere eğitim görmüş insanların siyaset sahnesinde boy göstermesine anlam veremedim.

Hadi göstersinler de, kardeşim madem sorumluydunuz, tarımı, hayvancılığı niye bitirdiniz, üretimi niye desteklemediniz, neden ithalata kapı araladınız!

Sizin bu kapı aralamalarınız yüzünden üretim de olmayınca (yerli malı tarihe karıştı zaten) hayat her geçen gün daha da pahalılaştı insanların alım gücü kalmadı.

Ama siz siyasettesiniz!

Çoban olmayı bile beceremediniz!

*

Şimdi durduk yerde bu koyun, davar ve çoban meselesi nereden çıktı diye soracak olursanız izah edelim şekerparem.

Malum, yaz aylarının gelmesiyle birlikte hayvancılıkla geç inen aileler ile çiftçiler; bir başka ifade ile malcılar yayla ve meraların yolunu tutmaya hazırlanır.

Tabi bu sürüyü getirip götürecek, güdecek çoban lazım. Eee, yok… Hayvancılık bitme noktasında olmasına rağmen davarları güdecek çoban bulmakta sıkıntı çekiyor malcılar. İşe en çok ihtiyacı olanlar, yani gençler bile çoban olmak istemiyor. Heves yok. Haklılar, kendini güdemiyor ki. Zaten kırsalda kimse kalmadı, gençler şehre indi, fabrikada önce iş, sonra bir sevgili, cep telefonu derken, ne işi var köyde, kırsalda!

*

Evet, yetiştiriciler çoban bulamıyor. 100 bin lira verecekler aylık, çoban yok. Niye yok söyleyeyim, güdülmeye alışmış insanlar, ikna edilmiş insanların merada, yaylalarda çoban yapmasını kimse beklemesin!

Geçmişte bu ülkenin bir ‘Çoban Sülü’sü vardı. Merhum Süleyman Demirel’i bir kere daha rahmetle anıyorum. Yıllar önce, Başbakan iken TRT muhabiri olduğum yıllarda evladım kadar sevdiğim Yavuz Nalbantbaşı ile merhum Demirel’in Ankara Güniz Sokaktaki evinde yaptığım röportajı hatırladım.

Şimdi o çobanlardan eser kalmadı.

NOT: Yarınki yazım, ‘Erdal Kanbur diye biri…’

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol