Bu zamanda gözünüz açık olacak. Kül yutmayan, gaza gelmeyen, dolmuşa binmeyen, iğnenin deliğinden Bağdat’ı gören, iki cicili-bicili laflara kanmayan, insanı bir bakışta gözünden tanıyan biri iseniz, mesele yok.
Biraz da dik durmasını biliyorsanız, ekonomik bağımsızlığınızı kazanmış iseniz, giyiminize-kuşamınıza dikkat kesiliyor, ne dediğinizi biliyorsanız, gerçek dostlarınızı ihmal etmeyip, insana yatırımın en büyük yatırım olduğu düşüncesini de özümsedi iseniz, ne âlâ! Hangi meslekten olursanız olun, dik duruyorsanız, omurgasız değilseniz, başarılı olmamanız için bir sebep yok. Zaten böyle davranırsanız, toplumda itibarınız da büyük olur. O vakit siz büyük siyasetçi, büyük sivil toplum kanaat önderi, büyük akil insan, büyük bürokrat ve de büyük gazeteci olursunuz.
*
Hadi yazıyı bir fıkra ile bitirelim de, maraza çıkmasın sonra…
İki kedi, bir fareyi kovalarken, fare bir deliğe girivermiş. Kedilerden biri diğerine; “Bu fare ikimizi birden doyurmaz. En iyisi yarım saat ben bekleyeyim, yarım saat de sen” diye akıl vermiş. Yarım saat beklemiş, fare dışarı çıkmamış.
Sıra kendisine gelen kedi de deliğe doğru seslenerek, “Hav, hav, hav” demiş.
Havlama sesini duyan fare, çıkmış ve kedi de fareyi yemiş. Bunun üzerine diğer kedi; “Niçin köpek sesi çıkarttın!” diye sormuş.
O da,
“Akıllım, köpek gelince kedi kaçtı, köpek de fare yemez diye düşündü ve fare deliğinden çıktı” cevabını vermiş.
Diğeri tekrar sormuş;
“Peki ama sen köpek değilsin. Havlama neyin nesi?”
Öbür kedi kurnaz kurnaz gülmüş, cevabı şu olmuş;
“Eeeee, o da yabancı dil bilmenin faydası”