banner1524
 Bir zamanlar, arkadaşımın birisi bir hikâye anlatmıştı. Çok etkilenmiştim. Yeniden anlatma zamanının geldiğine inanarak, sizlerle paylaşmak istedim.

Ormanlar kralı aslan, yaşlanıp ihtiyarlamış, gezmekten, tozmaktan kesilip, ormanın bir kuytu köşesine çekilmiş. Gidip gelen olmayınca, dertleri daha da artmış, efkârlanmış, üzülmüş.

Eski günlerin hayali ile ölümünü beklerken, üç-beş kurt kafilesi denk gelmiş.

‘Ne o babalık, halin nedir, ne arıyorsun buralarda. Çok perişan görünüyorsun, hasta mısın, nesin?’ demişler. Diğer kurtlar da arkadaşlarının söylediklerini onaylamışlar.

Ormanlar kralı da, duygu ve düşüncelerini bir bir anlatmış. Yaşlandığını, artık av avlamakta zorlandığını, evlatlarının da hayırsız çıktığını söylemiş. Eklemiş; ‘Hastalandım, zayıf düştüm, havalar da çok soğuk!' diye dertleşmiş.

Kurtlar alay etmişler, gırgır geçmişler ve demişler ki, 'Babalık zamanında çok canlar yaktın. Avların en çoğunu, en lezzetlisini sen yedin. O günlerde bu günlerin olacağını, yalnız kalacağını, zayıf düşeceğini düşünmedin. Yerdekine de, göktekine de hükmettin. Kral oldun. Eeee, etme bulma dünyası bu!'

Kuşlar ve böcekler de bu söze şahitlik etmişler, kurtlara hak vermişler bu meselede.

*

Tabi kurtların bu alaycı sözleri kral aslanı çok üzmüş ama yapacak bir şeyi yok. Demiş ki; ‘Size ormanda kimler derler?'

Kurtlar,  'bize sırtı karalar derler...' cevabını vermiş kurtlar.

Yaşlı aslan da hiçbir şey olmamış gibi, 'Hadi gidin, yolunuz açık olsun' demiş. Kurtlar gittikten sonra başlamış ağlayıp sızlamaya. Ağrıları artmış, iniltisi ormanın her yanına duyulmuş, gecenin ayazı da tüm gökyüzünü sarmışken yine 3-5 kurt çıkıp gelmiş.

'Babalık, bu ne hal böyle? Çok perişan görünüyorsun, hem de ağlıyorsun, niye? Ne oldu, anlat bize hadi' demişler.

Aslan ilk gelen kurt sürüsüne anlattığını bunlara da anlatmış. Yaşlandığını, yalnız kaldığını, hastalandığını, kimsenin artık kendisini dinlemediğini, avlanmakta zorlandığını, zaman zaman aç bile kaldığını, havaların da soğuduğunu,  üşüdüğünü, evlatlarının hayırsızlığını tekrarlamış gelenlere. 'Sizden önce gelenler de benimle  dalga geçtiler, beni üzdüler' deyince, son gelen kurt sürüsü de alaycı tavırlar, konuşmalarla aslanın büsbütün canını sıkmışlar.

Kurtlar, 'Ettiğini buluyorsun. Avların en tazesini, en lezzetlisini sen yedin, ancak kendini düşündün, başkaları aç mı, tok mu diye düşünmedin. Şimdi ettiğini buluyorsun, müstehak sana!' deyince, ağaçlar ve çiçekler de kurtların söylediklerini tasdik etmişler.

*

O hasta, yaşlı haliyle son gelen sürüye de sormadan yapamamış;  'Evlat, size kimler derler?'

Kurtlar da, 'Bize sırtı sarılar derler' cevabını vermişler ve oradan ayrılmışlar.

Yaşananlar yaralı, hasta aslana daha çok koymuş. Canı ile cebelleşmeye başlamış. Kendi kendini paralamış, dövünmüş, ağlamış. O kadar ki, sabahın ayazı iyiden iyiye kendini göstermiş ve tanyeri ağarmaya başlamış ki bir tek kurt çıkagelmiş.

Yalnız kurt, aslanın bu halini görünce, 'Babalık hayırdır, ne hal bu? Hiç iyi görünmüyorsun!' demekten kendini alamamış.  Yalnız kurt da, aslanı kuytu bir yere çekmiş,  'Burada beni bekle, dinlen! Canın üstüne gelsin!' demiş.

Demiş ve çekip gitmiş. Az sonra lezzetli bir avla geri dönmüş. 'Merak etme, ben sana bakarım, biraz beslen, canın üstüne gelsin. Arada sırada gelir, sana bakarım, seni perişan etmem' demiş.

Aslan bu ilgi ve şefkat karşısında duygulanmış, gözleri yaşarmış, 'Evlat bu ormanda sana kim derler. Tek başına gezersin de kimsin, nereden gelir, nereye gidersin!' diye sormuş.

Yalnız kurdun cevabı şu olmuş; 'Babalık bana BOZKURT derler. Tek gezerim...' demiş ve gözden kaybolmuş.

Yaralı, yorgun ve hasta aslanın dudaklarından şu cümle dökülmüş; 'Güle güle yiğidim, yolun ve bahtın açık olsun' demiş ve arkasından binbir dualar etmiş.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527