Bu başlıktaki haberi sanıyorum 2009 tarihli Hürriyet/Ekonomi sayfasında okumuştum. Seneler önce, Keçiören Tapu Dairesinde vatandaşlardan alınan paralar, rüşvet olarak değerlendirilmemiş. Görevi kötüye kullanmakmış sadece.
Oysa o dönemde Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak, tapu görevlilerinin aldığı paraları bahşiş olarak nitelemişti.
Görevi vatandaşa hizmet etmek olan tapu çalışanlarına işlerinin bir an önce bitmesi için verilen 'hediye' dikkat edin, senelerdir tartışma konusu olur. Şimdi her tapu çalışanın tepesinde bir kamera var, acaba yine hediyeleşme, rüşvet alıp/verme var mı, bilmiyorum.
*
Şu da konuşulur, en çok gümrüklerde ve tapu dairelerinde rüşvet döner. Gümrükleri anlarım da, tapu daireleri ne iş?
İhtimal bile vermem!
Ee, hediyeleşmek sünnet ise, ne çıkar üç beş kuruştan! Biz böyle diyor yazıyoruz ama işe girerken çulsuz, yoksul tapu memurunun, iki senede hangi mal varlığını edindiğini çevreden, sağdan-soldan duymayan, bilmeyen yok. Haydi gümrükçüler derseniz, anlarım, inanırım.
Tapu memurları mı, hayır, asla!
Sonra, dönemin Bayındırlık ve İskân Bakanı Özak verilen üç-beş lirayı bahşiş diye nitelendirdiyse, rüşvete girmiyorsa, size ne oluyor, onu anlayamadım!
Alan razı, veren razı olduktan sonra!
Hay Allah!