Kurtuluş Savaşı bitmiş, Atatürk yurt gezisine çıkmıştı. Ayıntab (Antep) gezisinden sonra programda Maraş vardır.
Antep’e kadar trenle gelir, oradan kara yoluyla Maraş’a hareket eder. Karabıyıklı’ya gelince Maraş heyeti karşılar ve “Atam Maraş’a gelmeyin, size suikast yapacaklar!” derler.
Buna bir türlü inanmayan Atatürk üç gün Karabıyıklı’da (Antep ile Maraş arasındaki sınır köy. Karayılan da aslında bu köydendir.) kalır, ama gitmekte ısrar eder.
Fakat sonunda inanmasa da gitmemeye karar verir. Ancak Maraş heyetine de bir emir verir; “Madem siz bu işe inandınız ve bana engel oldunuz, simdi varıp gidiniz ve bu işin sorumlularını bulup Ankara’ya gönderiniz!” talimatını verir. Lakin çok üzülmüştür kahramanlık unvanını vermek ve mücadelesinden dolayı Maraş’ı taltif ve tebrik etmek arzusu yarım kalmıştır.
Maraş heyeti işin soruşturmasını hiç hesap edememiş ve telaşa kapılmıştır. Bir dedikodudan ibaret olan bu suikast hikâyesinin ortada bir delil hiç yoktur.
Bu korku ve telaşla, Maraş’a dönen heyet, bu beladan nasıl sıyıracaklarını kara kara düşünür ve sonunda kararını verirler.
Şehirde bir tutuklama furyası başlar; kim dediydi, nerede dediydi, derken şehirde ne kadar sahipsiz, bıçkın, kabadayı varsa derdest edilir.
*
İfadelerinde “Ben filan kahvede otururken, falandan duydum. Yapsa yapsa filan yapar!” gibi saçma sapan ifadelerden başka bir şey yoktur. İşin altı astarı dedikodudan ibarettir.
Kendi kellelerini kurtarmak için dayakla bir kaç kişiye zorla “Ben yapacaktım!” diye ifadeler alınır.
Heyet rahatlamıştır. “işin çoğunu hallettik!” diye düşünürken, biri çıkar der ki; “Paşa bunu yutmaz! Bunların hepsi baldırı çıplak adamlar. Bu işin inandırıcı olması için bir zengin lazım!” derler.
Sonunda Narlı’dan bir çiftlik ağası Kürt bulup, üzerine ifade verdirirler. “Silahları bu adam verdi, parayı bu adam verdi” vs.
Yaklaşık 50 kişiyi trene atarlar, Kürt Ağ’aya gelince iki jandarma nezaretinde aynı trene “Seni Paşa Ankara’ya çağırıyor!” diyerek kelepçesiz, başka bir vagona bindirirler.
Ankara’ya varınca Ağa hariç, hepsini İstiklal Mahkemelerinin sorgu nezaretlerine kilitlerler.
Ağayı da tren garının misafirhanesinde tutarlar.
*
İstiklal Mahkemesi Başkanı Kılıç Ali Paşa (3 Ali’lerden biridir) Maraşlıdır ve bölgeyi çok iyi bilmektedir. Durumun düzmece olduğuna dair şüphesi vardır.
Nezarete inip bakar ki çoğu savaş kahramanı çocuklardır, bir çoğunu ismen tanır. İşin dibacesini (altını astarını, gerçeğini…) iyice anlayıp Atatürk’e bilgi verir.
Atatürk işi bizzat kendisi de tetkik etmek ister, tek tek görüşüp ifadelerini alır.
“Tamam Ali. Zaten bilmiştim, çocukları incitmesinler!” diye emir verdikten sonra; “Ali bu ağa neci?” der. Kılıç Ali Paşa; “Paşam, bu adam bize onbes bin lira para verdi. Çok sayıda at verdi, zahire ambarlarını açtı, teslim etti. Vatan sever bir Ağa’dır!” cevabını verir.
*
Atatürk de; “Ali, bu akşam onu köşke getir, bir konuşayım!” der.
Akşam faytonla Narlı’lı Ağa’yı huzura getirirler. Atatürk “Hoş geldin Ağa!” der, misafir karşılık verir; “Hoş bulduk Paşam!” der, “Seni buraya niye çağırdım biliyor musun?” diye sorar. Ağa da; “Paşam işittim ki harpte yardım edenleri köşke çağırıp ziyafet veriyormuşsun. Aynı masada Arahi (rakı) içirip taltif esiyormuşsun. Jandarma kapıya gelip, seni Paşa Ankara’ya çağırdı deyince sıra bana geldi diye sevinmiştim!” der.
Atatürk, Kılıç Ali Paşa’nın gözüne bakınca “Ali Paşa, yahu Ağa, sen Paşa’ya (Atatürk’e) suikast yatıracakmışsın, doğru mu?” diye sorar.
Ağa, “Suyu anladım da Paşam, kast ney! Onu anlamadım!” der.
Gülüşürler. Bu arada asker gelir, ikramda bulunacaktır. Atatürk; “Sana ne ikram edeyim Ağa?” diye sorunca, “Müsaade ederseniz ben kahve içeyim Paşam!” cevabı ile karşılaşır. Üç kahve gelir, içerler. Ağa kahve tabağına bir altın lira bırakır.
Atatürk, Ali Paşa’nın gözüne bakıp der ki; “Ali, bu adam essahtan bir Ağa!” der.
O akşam Ayni Masada Arahi (rakı) içirir Ağa’ya. Ağa zerhoş (sarhoş) olunca “Paşam, su kadar servetimle emrindeyim!” diye bağlılığını bildirir.
Bu cömertlik Atatürk’ü duygulandırmıştır; “Sağ olasın Ağa! Devletin sana 15 bin lira borcu varmış, yarın onu sana ödesinler. Al da git!” der.
Narlı’lı Ağa, “Paşam ölürüm de almam. Bunu bana reva görme! İlle de borç diyorsan, aha şimdi ödeştik. Senin masanda yemek yedim, arahi içtim, bundan büyük şeref mi olur! Olur!” şeklinde karşılık verir.
Sonunda, Ağa’yı köşkten mutlu bir şekilde yolcu ederler.
İşte Maraş’ın kahramanlığının 1974’e kalmasının sebebi de bu düzmece suikast hikâyesidir.