Kendini beğenmiş, kibri tavan yapmış, insanlara tepeden bakan, konuşurken dalga geçer gibi hareketlerine mimiklerini de ekleyen, kendini herkesten üstün gören, kibir abidesi ve büyüklenmeyi yaşam biçimi kabul edenler için kullanılan bir kelime.

Bu başlıktaki yazıya neden gerek duydum?

Gazetemde bulmaca çözerken, ‘kendini beğenme, büyüklenme’ vardı. Bilemedim ilk çırpıda. Hemen Google babaya başvurdum, kendini başkalarından üstün görme olarak özetledi.

Peki, bu kelimenin narsist ile alakası var mı, eşdeğerde bir kelime mi?

Neyse ne, anlamı belli işte. Biz asıl meseleye gelelim!

*

Şimdi bu yazıyı okumaya başlayınca, yüzüme karşı değilse de, içinizden, ‘Yahu arkadaş her kelimeyi, her cümleyi, her meseleyi getirip getirip siyasete, bize dayatıyor, bizi suç veya günah keçisi ilan ediyor, toplum önüne yem olarak atıyorsun!’ dediğinizi duyar gibiyim.

*

Bakın, bazı milletvekilleri şehre hiç uğramıyorlar. Bakanların gelişi hariç. Halkın arasında yoklar, sorunlarına nefes olma meselesinde hiç yoklar, es kaza inerlerse o da Trabzon bulvarı, kırsala gitmeye ne cesaretleri var, ayakkabıları çamur olur diye, topuklu kunduraları zarar görür diye ne işleri var varoş semtlerinde.

Sayın Cumhurbaşkanı bile sizden daha fazla çabalıyor, yırtınıyor. O da olmasa partinizin piarını yapacak kimse yok.

Teşkilatta bir Fırat Görgel var, (Allah esirgesin!) o çabalıyor, didiniyor. Sizi temin ederim Hayrettin beyin yeniden aday gösterilmesi meselesinde bile yüreğini, cesaretini ortaya koydu. Bizzat tanıkları var.

Ama sizler… Sözüm ona milletin vekilleri, temsilcileri. İnanın yok hükmündesiniz. Bir gün hep birlikte inin halkın arasına, bakın size neler söyleyecekler.

Ama korkuyorsunuz.

Laf ederler, sayıp sayıştırırlar diye.

*

Bayan milletvekilleri konusunda zaten bu şehir her zaman talihsiz seneler yaşadı. Aday diye dayatılınca, peşine düşen üç-beş kişi, yazdıklarımıza da alınganlık gösteriyorlar nedense. Ne umdunuz, ne bekliyorsunuz ki. Neyin hesabında, neyini peşindesiniz, anlayabilsem bir…

Halktan kopuk, halka rağmen siyaset yapılmayacağını, olmayacağın8ı bile niye kaçıyorsunuz vatandaştan!

Sayın Cumhurbaşkanımız duysun sizin bu kaçak güreşlerinizi, eline sopayı alır, Bahtiyar Yokuşuna sürer, yakaladığı yerde indirir sırtınıza.

O uzun adamı Allah esirgesin!

*

Depremde onlarca canımız gitti, binlerce insanımızın, esnafımızın, sanayici ve işadamımızın işyerleri hasar gördü, yok oldu.

Kimin yanına gittiniz de, acısını paylaştınız, ‘Bir ihtiyacınız var mı, yapabileceğimiz ne varsa söyleyin!’ dediniz mi? Bizi, herkesi kendi kaderi ile  sıkıntıları ile baş başa bıraktınız. Aldığınız maaşı yerken, harcarken vicdanınız rahat mı, müsterih misiniz?

Demediniz, diyemezsiniz de. O cesaret, o sorumluluk, o bilinç yok sizde!

Bir Ali Öztunç vardı korkusuzca konuşan, eleştiren, eskisi kadar uğramnasa da şehrimize, (cumartesi günü burada olacak) o da çekilince sahadan, meydanı boş belleyip suskunluğu tercih ettiniz.

Ama Ali Öz tunç bir değer, bir siyasi temsilci, bir derya siyaset adamı. 

Bereket versin arada sırada İrfan Karatutlu mecliste dertlerimizi, sorunlarımızı haykırıyor da, teselli buluyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol