banner1524

“En iyi gazeteci, öncelikle ülkesini, vatanını seven, olaylara karşı objektif olan, bulunduğu şehre hizmette kendini sorumlu hissederek, gerek ülkenin gerekse şehrin menfaatlerini her şeyin üstünde tutarak, doğruları cesur bir şekilde kaleme alarak kamuoyunu doğru bilgilendirendir. Basının güçlü ve özgür olması her birey için önemlidir. Basın herkese lazımdır ve demokrasimizin vazgeçilmez unsurlarıdır.”

Yukarıdaki yorum, sevgili kardeşim Mehmet Beşen’e ait.

Biz gazetemizde ve sitemizde, ‘en iyi gazeteci kim?’ diye sorunca, herkesin düşüncesi kendine tabi de, yazılarımızın tiryakisi olduğunu bildiğim sayın Mehmet Beşen, bizim yazmadığımız, belki de o anda aklımıza gelmeyen önemli kriterleri yazımıza yorum olarak göndermiş.

Teşekkürler azizim!

*

İnsan önce kendini sevecek bize göre. Kendini seven, ailesini sever, mahallesini sever, akrabalarını sever, yaşadığı şehri sever, ülkesini sever, yaşamı sever.

Kendini sevmeyen, yaşamdan zevk almayan kişi, ne kadar cesur kalem olursa olsun, tabi sevgili dostumuz Beşen’e katılmamak değil, her şeyden önce de objektif olacak.

Doğruya doğru, eğriye eğri diyebiliyorsa, kalemini satmıyorsa, kiraya vermiyorsa, ülkesinin ve milli manevi değerlere öncelik veriyorsa, onları koruma adına adımlar atıyorsa, kuşkusuz iyi gazetecidir.

Her ne kadar günümüzde basın pasifize edildiyse de, yargı, yasama ve yürütmeden sonra dördüncü kuvvet olarak da anıldı ise, yazıldı ise de, artık o yazılanlarla kaldı.

Günümüzde artık basının esamesi okunmuyor.

Yukarıda söyledik gerçi, basın objektif olacak, olmalı. Şart!

Ancak, söyler misiniz? Günümüzde…

Basın baskı altında ise, sorarım nasıl objektif olacaksınız?

*

İnsanların doğruları okumaya tahammülü yok!

İstiyor ki herkes kendinden söz etsin, yağlasın, ballasın, pohpohlasın, canım desin, cicim desin, methiyeler ve övgüler düzsün!

Bunu yaptığın zaman adın yalakaya çıkıyor.

Doğrucu Davut kesilirsen, ekmeğini k esiyorlar bu kez. Ha, rızk veren Allah. Bir kapıyı kapar, birini açar, amenna da…

En çok eleştiri karşısında aslan kesilen, horozlanan insanlar, soluğu adliyede, ya da dağa kaldırmakla tehdit ediyor. Tahammül yok, sabır yok, hoşgörü yok!

Cesurca yazarsan, fincancı katırlarını ürkütürsen, insanların yüreklerini hoplatırsan, insanların uykularını kaçırıp, kabus dolu geceler geçirmesini sağlarsan, belki sana iyi gazeteci, büyük gazeteci derler ama lafa gelince, arkanda kimse durmaz!

Sonrada adını enayiye çıkarırlar!

“Mahallenin, âlemin delisi sen misin?” derler.

*

Sayın Beşen’e katılıyorum, basın özgür olmalı, cesur olmalı, objektif olmalı, danışılan, bilen olmalı. İtibar edilen, güven veren…

Ancak insanımız, gazeteci ile reklâmcıyı birbirinden ayıramadığı için, sadece okuyup, destek talebi halinde sırtını döndüğünde, içinizden nelerin geçtiğini bilmesem, bir şey değilim.

Fay hattını germek belki gazetecinin işi ama mahallenin delisi olmak da kimseye bir şey kazandırmıyor, bilesiniz!

Sözü sevgili Beşen’in bir tespiti ile bitirelim; ”Basın herkese lazım!”    

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527