Yüz’de ısrar etme, doksan da olur,
İnsan dediğinde noksan da olur.
Sakın büyüklenme, elde neler var,
Bir ben varım deme, yoksan da olur,
Hatasız dost arayan, dosttan da olur.
*
Bugün hafta sonu, dışarıda sıkıcı, insanın içini karartan bir hava var, üstelik de birkaç gündür süren sağanak yağışlı, kapalı ve can sıkan…
Yağmur bardaktan boşanırcasına yağar, arkasından kar mı gelecek diye insan merak ederken, aha şubat ayını da yedik böylece.
Gerçi 12 Şubat’tan sonrası yaz deseler de, daha önümüzde mart ayı var. Mali müşavirlere kadar, vergi mükelleflerinin de kâbusu olan bir ay Mart.
Ve kapıdan baktıran, bazı yerlere kar yağdıran…
*
Söylemek isteyeceğim mesele şu; Mevlana Hazretlerinin dörtlüğünü okudunuz yukarıda. Bu dörtlükten yola çıkarak;
Bir şeyi çok istersiniz, nasip ve kısmet olmayınca olmuyor işte. Allah malı dileğine, ilmi dileyene verirmiş ya, o hesap, arzularımızın, taleplerimizin yerine gelmesinde fazla ısrarcı olmak da işe yaramıyor. Sevmekte ısrar edin, hepsine yetiyor ve değiyor!
Hepimiz insanız, kimse dört dörtlük değil. Melek de değiliz. Kul kusursuz da olmuyor. Ancak insanları olduğu gibi, artıları-eksileri ile kabul etmek zorunluluğu mutlaka var ve olmalı. Bendeki hasletler size ters ve yabancı gelebilir.
Zevkler ve renkler nasıl tartışma götürüyorsa…
*
Merhum Sakıp Sabancı’nın babası, merhum Hacı Osman Sabancı’nın Adana’daki mezar taşında yazılı, “Gurur ahmaklık, kibir eşşekliktir!”
Çok gurur, çok kibir, insanı yanlışa götürür. Kalender olmak, mütevazı olmak, alçakgönüllü olmak varken, büyüklenmek, kibirlenmek kimseye bir şey kazandırmıyor. İnsan büyüdükçe küçülmesini bilmeli.
Kimsenin kimseye bir üstünlüğü yok. Yarın ecel kapıya dayanıp, musalla taşında sorduklarında, “iyi bilirdik, Allah rahmet eylesin!” dediklerinde, duyuyorsunuz zaten o sesleri. Musalla taşlarının da dilinin olduğunu unutmadan yazıyorum bunları. Mezarlığa gömdüklerinde, zengin-fakir, makam mevki sahibi-gariban demiyor insanlar. Ki orada herkes bir, herkes eşit.
Turan Engin ne güzel söyler o türküyü, “Engin ol gönül, engin ol!”
*
O bakımdan, kimse kendini dağların hâkimi sanmasın.
Kimse dağları ben yarattım demesin.
Kimse havalara girmesin, kimse zenginliği ile, malı mülkü ya da makamı ile övünmesin. Hepsi boş, hepsi geçici. Kalıcı olan, baki kubbede hoş seda bırakan güzelliklerdir, tevazudur, alçakgönüllülüktür, yaptığınız iyiliklerdir işe yarayacak ve sizi kurtaracak olan.
Arkadaş çok da, dost zor bulunur, nadir çıkar karşınıza. O bakımdan dostlarınızın kıymetini bilin. Onları üzmeyin, kırmayın, dökmeyin!
Yukarıda da söyledik ya, kimse dört dörtlük değil. Sizi hatasız kul ararsanız, yalnız kalırsınız. Çünkü hatasız kul yok. Israr ederseniz, yalnız kalırsınız, ki tabutunuzu taşıyacak cemaat ve akraba da bulamazsınız.
Şeyhadil’in de bir adaleti var!