Kral, atına binip çevreyi dolaşırken, sıcaktan hararet basmış ve boğazı kurumuş.
Su ihtiyacını giderecek ve kendisine ferahlık verecek bir şeyler yeme, içme ihtiyacı duymuş.
Etrafına bakınırken, bir nar bahçesi görmüş. Atını o yana doğru sürüp, bahçede çalışan delikanlıya selam vererek; “Bana bir nar ikram eder misin?” diye sormuş.
Delikanlı; “Hayhay, memnuniyetle” cevabını vermiş.
Biraz sonra, elinde güzel bir narla Kralın yanına gelmiş. Kral, narı ortadan ikiye bölüp, bir yarısını yemeye başlamış.
Bir yandan da; “Oh! Ne güzel nar..!” diye mırıldanmış.
Derken, gözü nar bahçesine doğru kaymış. Farkında olmadan önce ağaçları, sonra dalları, daha sonra narları saymış. Arkasından, takdir duygularına haset kaygıları karışmış.
İçinden; “Keşke bu nar bahçesi benim olsaydı. Acaba sahibi kimdir ve nasıl elde edilir?” diye düşünmeye başlamış.
Bu sırada, narın bir yarısı bitirmiş, sıra öteki yarısına gelmişti ki, anlaşılmaz bir biçimde, tadı değişmiş ve alabildiğine kötüleşmiş. Suratı ekşimiz, ağzının tadı kaçmış Kral’ın.
Hayretler içinde; “Evlat, bu ne iştir? Narın bir yarısı çok güzeldi, öteki yarısı bozuk çıktı” demiş.
Delikanlı, bilgece bir gülümseyişle; “Efendim, niyetin değiştiği için, narın tadı da değişti” cevabını vermiş.
Niyetler güzel oldukça, her şeyden tat alınır.
Niyet bozuldukça her şeyin anlamı ve tadı da bozulur. Sizin de niyetiniz bu şehre hizmet ise eğer, ki bundan kuşkumuz yok, başkasının nar bahçesine göz dikmeyin!
Bizi, bu şehri yönetecek ister bürokratı olsun, ister siyasetçisi, ister yerel yöneticisi, niyeti halis olanlara selam olsun!
Anlaştık mı?