Emniyet Müdürü Metin Âşık, bu şehre geleli bir yıl doldu. Bu zaman içinde 40 kadar da huzur toplantısı gerçekleştirdi. Allah var, önceleri bu toplantıları çok önemsedik. Huzur adına, asayiş adına dikkate aldık, mümkün olabildiğince de bu toplantılara gitmeye gayret gösterdik.
Gittik, haber yaptık ama çevremizden de tepkiler almadık, görmedik değil.
Toplantıların abartıldığı bir yana, basına kapalı bölümlerinin huzur ve asayişi sağlamak ile örtüşen yanı bulunmadığını söyleyen dostlarımın, meslektaşlarımın, “Biz zaten çağrılan oda’ların, STK’larının sorunlarını biliyoruz. Biz bu şehrin insanıyız. Müdürümüz neticede devlet memuru, bugün var, yarın yok. Yani biz hancıyız, Metin Aşık yolcu. O nedenle davet edilen meslek kuruluşlarının basından gizleyecek nesi var da, ayrı gayrılık sergileniyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz” sitemleri, eleştirileri ile çok karşılaştım. Dilim döndüğünce cevap vermeye, huzur toplantılarının yararlarına değinmeye çalıştıysam da, galiba başarılı olamadım.
Bir de, toplantılara gazeteci meslektaşlarımın ilgi göstermemesindeki hikmet-i sebebi araştırdığımda, söylenenlerin
*
Örneğin, geçenlerde Çarşı Karakolundaki dayak olayı. Kamera görüntüleri yok, cep telefonundan dayak olayını görüntüleyen genç bir delikanlının da telefonu elinden alınıyor.
Av.Ahmet Özdemir’i arıyorum, kamera görüntülerini isteyeceğini söylüyor. Aldı mı, savcılıktan hangi karar çıktı, bilmiyoruz.
Hatay’da, kendisine şiddet uygulayana polisleri içtimaya (hiç tasvip etmesek de, insani bulmasak da, küstahlık olarak yorumlasak da) çeken bir siyasetçinin veledinin başına gelenleri de unutmadık. Siyasetin polisi de bu denli küçültmesini kesinlikle onaylamadık tabi.
*
Meselede biraz ayrıntıya ne dersiniz…
Hakem maçı yönetir. Skoru etkileyecek kararlardan uzak durur. Duygusal, bölgesel ve etnik düşünmez ve takım tutmaz. Adı üstünde hakem işte.
Maçlarda hakemler çok küfür yerler. Yedi sülalesi bu küfürden nasibini alır, yine de tribünlere başını çevirerek, “Ne diyonuz lan siz!” demez, sineye çeker, efelenmez.
Ya bu deveyi güdecek, ya bu duyardan gidecek misali, hakemlik yapmayacak.
Katlanacak yani. Sarı kartını, ya da kırmızı kartını gösterir maçın gidişatına göre, futbolcuların tavırlarına göre, bir ceza keser. Ama kesinlikle futbolcuya yumruk atmaz, taraftarı ayaklar altına almaz. Haklı iken haksız duruma düşmez yani. Eline cop alıp, biber gazı ile futbolcunun üzerine yürümez.
*
Aynı şey, hastahaneler için geçerli. Televizyonlarda seyrediyor, gazetelerde okuyoruz, hasta ya da yakınları doktorlara dayak atıyor, acılarını bastırabilmek adına hemşirelere, doktorlara şiddet uyguluyorlar.
Doğru mu, kesinlikle değil. İnsani değil her şeyden önce.
Ama doktor da aynı şiddeti göstermiyor. Kendini savunma hakkı olsa da, şiddete şiddetle karşılık vermiyor.
Hipokrat yemininden ötürü…
*
Lafı şuraya getirmek istiyorum. Emniyet mensupları da bizim kardeşlerimiz, evlatlarımız. Karakola getirilenler suçlu bile olsa, emniyet mensuplarının ona şiddet uygulaması, orantısız güç kullanması düşünülemez. Suçu sabitleşene kadar herkes masum ise, ceza vermek polisin görevi değildir.
*
O hadiseden sonra, emniyet müdürümüz Metin Aşık’tan şunu bekledik. Polisleri ziyaret ettiği, geçmiş olsun dileğinde bulunduğu kadar, öldüresiye dövülen gençleri de hastanede ziyaret etmeli, duyduğu üzüntüyü dile getirmeli, acıları paylaşmalı idi. Bu yanı eksik kaldı.
NOT: Bugün, KMESOB’da, saat 14.00’de okul servisi kullanan sürücülerin eğitimine ilişkin seminer var. Tam zamanı… Emniyeti bu açıdan tebrik ediyorum.