Merhum Müzeyyen Senar söylerdi en güzel o şarkıyı, ‘Buse deyu deyu yanak gösterir, öpsem azarlar öpmesem azarlar!’
Her gün birileri öpüyor bizi. Öpmeyi sevenler kadar öpülmeyi sabırsızlıkla bekleyen, bundan zevk alan, A Haber izlemiş kadar mutlu olan ve dahi iple çeken kesim yok mu ülkede, şahsım şehrinde, çooookkk!
Aslında yazının başlığı bu değildi. Belki biraz argoya kaçar diye düşündüm, değiştirdim.
Bizi öpenler, bunu alışkanlık haline getirenler… Düğün-bayram seyran dinlemeyen, eniştem dahil ne yapacak, alnından, yanağından, dudağından öpecektir mutlaka. Siz de biliyorsunuz bunu da, başlığı görünce içinizden kaç bin ‘acaba?’ geçti, frakında değil miyim zannediyorsunuz!
Siz de az değilsiniz hani!
*
O hale geldik ki, kimse kimseye güvenemez olduk. Baba oğula kazık atıyor, ortak ortağına, kadın kocasına, hocaefendi cemaatine, işçi patronuna, (bazen de patronların işçilerine kazık attığını bilmeyen kalmadı ülkede-Maraş’ta da örneği yok mu derseniz, söyleyin adresi tarif ederler size) öğrencisi öğretmenine, esnaf müşterisine, çırak ustasına vs… Uzat uzatabildiğin kadar.
Öyle bir çürümüşlük, kokuşmuşluk var ki, dört biryanımızı sarmış kanser hücresi gibi.
Kimisi kadınlığını kullanıp cinsel veya kozmetik ürün pazarlıyor sosyal medyada, alıcısı çok, kimisi de çıplak görüntüsü ile para topluyor bir saat içinde, 100 bin lira.
Kimisi de yanmaz kefen icat ediyor kendi kafasından, dini pazarlıyor. Ülke puştlar, pezevenkler, fahişeler mezarlığına, çöplüğüne döndü. Bu bakımdan gazetelerin üçüncü sayfasını okumaktan bıkkınlık geliyor, iğreniyorsun, kusmak geliyor içinden.
*
Partinin yönetimindeki başkanına kazık atıyor.
Başkanı milletvekiline kazık atıyor.
Milletvekili liderine kazık atıyor! Atan atana, satan satana. O bakımdan siyaseti tarif ederken, ‘adam satma sanatı’ diye boşuna dememişler.
Siyasetten nefret ediyorsunuz. Başkanlık geçmiyor aklınızdan, adaya adayı olmayı zül sayıyor, vereceğiniz paranın da nereye gideceğinden emin8 olmadığınızdan, ‘boş ver!’ diyorsunuz.
Aynı takımın elamanları, aynı partinin mensupları bile birbirine kazık atarken, birinin adaya adaylığına öteki burun kıvırıyor, ‘Bırak lan, adam mı o? Bir de belediye başkanı olacak. Kendini, karısını ve yöneticisi olduğu apartmanı yönetemeyen adam memleketi mi yönetecek!’ deyip üst perdeden küfürler bile edenler gördük temayülde.
Zaten o gün spor salonu önü, yağmurlu havaya rağmen dönerci çarşısı gibiydi. Belediyenin imkânları-araçları ile kendini delegelere, oy kullanacaklara pazarlayan, ayküsü düşük üstelik de sabıkası dolu kimseler vardı ki, ekşi ayran içmiş gibi mideniz bulanmadıysa hani yine iyisiniz!
*
Bizim millet çok şükür ki namazda saf tutmasını bilir. Namazda tuttuğu saf ile karakterinin bir parçası olan saflığı birbirine karıştırmayın! Bazıları saf ayağına yatar, saf gibi görünür, ama saftirik değildir. Anlamaz, bilmez, duymaz görünür, karşısındaki de bundan istifadeye çalışır. Yutturur mu, yutanlar çıkar mı, bilemezsin!
Telefon elinin altında, sosyal medyayı cin gibi kullanıyor bacak kadar çocuklar bile. Dünya avucunun içinde; biliyor, görüyor, okuyor, dinliyor.
Bu milleti ayaküstü kandırmaya çalışan zerzevat çok şahsım şehrinde bile. En çok da siyasiler. Depremden sonra Allah korkusunu üzerinden atmış, vicdansız, merhametten nasibini almamış ev sahipleri, 10’a aldığını 100’e satmaya kalkışan esnaf, sözüm ona sırf haber olsun diye servis edilen, içi boş, bir ay önceki habere yapılan makyajla, sür sahaya, pardon gazetelere.
Sırf vatandaşın gazını almak adına bir de denetime çıkan zabıtalar. Sinir katsayın artıyor zaten görünce. Bilmem nerenle gülmek geçiyor içinden. Markette güya, bakıyor göz ucuyla raflara, ürünlere, piyasadan anlamazlar, iki de fotoğraf tek oğlum, aha sana haber. Gönder gazetelere, sitelere haber olsun! Belediye mi, ee çalışıyor işte görmüyor musun?
Başkanım çok yaşa!
Yalanını… Yalan dedim de, yalan söyleyeni de Ahırdağı’na kaldırmıyorlar bu aralar.
*
Her sektör kendi mafyasını yaratmış. Her taraf çapulcu dolu. Bacak kadar oğlanlar mafya bozuntusu. Bereket versin son dönemde Ali Yerlikaya gibi cesur, dürüst, asil devlet adamı çıktı sahaya, anasını biliyor devlet düşmanlarının, mafyanın, terörün, suça karışanların…
Süleyman Soylu’yu hiçbir zaman sevmemiştim, ama İçişleri Bakanı sayın Ali Yerlikaya, mükemmel bir devlet adamı, dürüstlük abidesi. Şu sıralar en güvenilir, en popüler siyasetçi devlet adamı o…
Neyse…
*
Vicdan sızlar, ama vicdansızlar hep zeytinyağı gibi üste çıkarlar. Bakın sosyal medyaya, fenomen kılıklı soytarılara pardon sosyal medya maymunlarına, birileri cinsel, bitkisel ve kozmetik ürün pazarlarken, birileri de dini pazarlıyor, yanmaz kefenle aldatıyor saf insanları.
Din, iman, Allah korkusu kalmayınca, vicdan yüreklerden çıkıp yerlerde sürününce, kör tuttuğunu niye öpmesin ki?