Ancak Başbakan Yardımcımız sayın Veysi Kaynak, bu meseleyi gündeme getirip, artık sona gelindiğini, tünellerin bitme aşamasına geldiğini söyleyince, sevinmedik desek yalan olurdu. Çünkü bu yol için verilen takvimler sürekli ertelenmiş, artık gına gelinmiş, muhalif partiler de bu yol üzerinden siyaset yapmaktan kendilerini alıkoyamamıştı.
Öyle ki, bir sohbet toplantısında milletvekilimiz sayın Celalettin Güvenç de yol için umutlu ve iyimser tablo çizmiş, sorunun belinin kılındığını dile getirmişti.
YOLUN SONUNA GELİNİYORKEN
Derken, bu sohbet ve konuşmaların ardından bir gün meslektaşlarımla yolumuz Göksun’a düştü. Gelirken ve giderken gördüğüm çalışmalar, beni biraz utandırmadı desem yalan olur. Çünkü başımı nereye çevirsem kepçeleri, dozerleri, tünelleri görüyor, mutlu oluyordum.
Siyasi cenah söylemlerinde yolun medeniyet olduğunu söylerlerdi. Ki doğrudur. Bu kentin bir evladı olarak, bizlerin de medeniyetin nimetlerinden yararlanma hakkının olduğunu her zaman savunduk, yazdık-çizdik ama nedense medeniyet bizim köye biraz geç geliyordu. İşi, mazereti vardı herhalde!
Bazen ki çoğu zaman ümidimizi de kırıyor, sanki bize uzakmış gibi duran medeniyet, biraz nazlanıyor gibiydi.
Oysa çok naz aşık usandırıyordu. Senelerin ihmali, yılların uzatmaları oynanan yol için artık sona geliniyordu.
AHMET ESKALEN’E VEFA
Daha önce de ifade ettim, tünellerin bir isimleri olmalıydı. Bu yol için canhıraşa çalışan, yüreğini ortaya koyan, sorulara muhatap olan her kim ise, kimin emeği geçtiyse isimlendirilmeliydi.
Ahmet Eskalen… Karayolları kontrol şefiydi. Kalender insandı, beyefendiydi, özveriyle çalışan bir bürokrattı. Ancak bir gün hayatını kaybetti, geçen sene…
O’nun kaybı karayolları için ciddi bir kayıptı. Lakin hayat devam ediyordu.