banner1524
 Padişahın biri, ‘Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim’ deyince, yalancılar hemen saraya akın etmeye başlamışlar. Birisi ilk yalanı söylemiş bile..

“Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü…”

“Bunun neresi yalan?”  diye gürlemiş padişah. “Kartal da bir kuştur, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür, ne var bunda?” diye azarlamış ilk yalancıyı…

İkinci yalancı gelmiş huzura, o da; “Komşu ülkenin birinde, bir eşeği kral yaptılar!” demiş.

Padişah bu yalanı da yememiş, “Ülkenin kralı, pencereden bakınırken, tacını düşürmüş, taç da pencerenin altından geçen eşeğin başına geçmiştir. Taç kimin kafasındaysa, kral da otur tabi” diye cevaplamış.

Öteki yalancı atılmış ortaya, “Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım, altı ay sonra geri döndü?”

Padişah:

“Senin ok bir ağacın üzerine düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere düşmüştür” demiş.

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir Kayserili çıka gelmiş huzura.

Yalanını söylemiş; “Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalan dersen ödülümü ver, yalan değil dersen borcunu öde!”

 

*

 

Siz siz olun, Kayseri’linin zekası ile dalga geçmeyin, hafife almayın ve onun zekasını test etmeye kalkışmayın!

Yanılır, mahcup olur, hatta perişan bile olabilirsiniz!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527