Daha önce de zikrettim, kimsenin servetinde gözümüz yok. Zekâtını, devlete vergisini veriyorsa, hayırlı hizmetlerde kullanıyorsa, Allah daha çok versin.
Pandora belgelerinde işadamları varmış, siyasetçiler varmış, başkanlar varmış, müteahhitler varmış, bürokratlar varmış, varmış da varmış!
Bir ben yokum Allah’tan!
Tamam da, bu pandora kutusu neyin nesi, nereden çıktı, kimleri yakından ilgilendirir, gelin biraz tarihçesine, pandora’nın hikayesine gidelim.
*
Hikâye uzun. Kısaca özetleyecek olursam…
‘Pandora’nın Kutusu, Antik Yunan efsanelerinden geçen ve içinde kötülüklerin bulunduğuna inanılan sihirli bir kutudur.
Pandora, eşsiz güzellikte bir kadındır. Dünyadaki bütün kötülükleri kutusuna hapsetmiştir.
Tanrı Zeus, günün birinde insanları cezalandırmak için Pandora’ya kutusunu açmasını emreder. Kutu açılınca fenalık ve mutsuzluklar serbest kalır. Böylece dünyayı ve tüm insanlığı kötülükler sarar.
O bakımdan, açıklanan ‘Pandora Belgeleri’ de adını bu ibret verici efsaneden alıyor.
*
Gelelim bir kere daha meseleye…
Diyeceğimi dedim aslında geçen yazımızda. Diyorum ki, açma kutuyu, söyletme kötüyü! Ha, şikâyet mi ettim, hayır, sırf bilin diye söyledim, yazdım!
Ben az söyledim, siz çok anlayın!
*
Bu arada, kulağıma gelen sağlam bilgilere göre, üç kez üst üste farklı dilden ve telden yazdığım, ‘Sayın Cumhurbaşkanım şikayet etmiyorum, sırf bil diye söylüyorum!’ köşe yazılarım AK Parti genel merkezinde günün konusu olmuş.
Yukarıda da yazdım gerçi, panadoranın kutusu açılınca neler duyduğuma gelince; bırakın onlar da bende kalsın!
Hepsi buydu söyleyeceğimin!