Paranın imana gelip gelmeyeceğine garanti veremem de, imanın paraya doğru direksiyon kırdığını bilmeyen kalmadı ülkede.

Depremden sonra millet dini, imanı, merhameti, acımayı, kul hakkını bıraktı, gözünü hırs bürüdü, zıvanadan çıktı, merhametten uzaklaştı, insanlık ile samimiyet ile dostluk ile arasına duvar ördü.

Ne demek mi istedim, söyleyeyim;

Her nedense faizsiz finans kuruluşları ile hiç işim olmadı. Bankalar, güneşli günde size şemsiyesini ödünç verir, yağmurlu havada geri ister.

Paradan para kazanan finans kuruluşlarıdır bankalar ve çok da kar ederler.

Özellikle İslami yaşamı özümseyen ve itikadı ve inancı gereği insanlar, faize haram, kâr payına helal gözüyle bakarlar!

Oysa ekonomistlerin ifadesi ile kar payı, faizin kılık değiştirmiş, altın suyuna batırılmış gümüş olduğu fikrinde birleşirler.

Her ay Para Politikası Kurulu’nda faiz kararını açıklamalarına rağmen mümkün olduğu kadar “faiz” kelimesini kullanmaktan kaçınıp, alınan kararların hayırlara vesile olmasını dileyip konuşmasını bitirdi. Okumuş çocuk, işi güzel toparladı yani.

*

Murat Muratoğlu severek okuduğum takip ettiğim bir yazar. İğneli, esprili yazar, verdiği mesajları da açık olur.

Onun ifadesiyle; İslami bankacılık denince akla ilk gelen şey “faizsiz” olması. Kulağa hoş geliyor. Faiz yok, dolayısıyla haram yok.

Ancak, işin aslı öyle mi? Biraz derine indiğimizde, faizin kılık değiştirmiş halinin karşımıza çıkması gerçek bir ironi...

İslami bankaların işi alenen arka kapıdan dolanıp insanları içlerini rahatlatmaktan başka bir şey değil yani...

İnançlarına göre hareket etmek isteyenler için alternatifler yaratmak önemli... Onlardan da para kazanmak gerekli...

Paradan para kazanmak diye açıklanan faizli işlemler İslam’da kesin olarak yasaklanmış mı? Yasaklanmış! Ancak dünyada işler böyle yürümüyor. Haliyle parayı imana getirme çalışmaları başlıyor.

Paranın dini imanı yok diyorlar ya, vallahi aynen öyle!

Gerekli fetvalar alınıyor, 1975 yılına gelindiğinde İslam Kalkınma Bankası açılıyor ve faaliyete başlıyor.

Fetva işi de güzel iş... Al fetvayı, ne yapsan günah olmuyor. Kitap aynı kitap... Kim kimi, kimin adına yetkilendirmişse artık!

O yıla kadar binlerce İslam alimi gelip geçmiş. Hiçbirinin aklına gelmemiş. 1975’e kadar günah olan eyleme sonrasında güncelleme gelmiş. Helaldir denilmiş! Murabaha, İslami bankacılığın gözbebeği. Banka, sizin adınıza bir malı satın alır ve size kâr ekleyerek satar.

Faiz yok, ama “kâr payı” var. İslam’ın ruhuna uygun mu? Uyduruldu! Buradaki nüans, faizin adı değiştirilerek “kâr” yapılması. Kelimelerin gücünü anladınız mı? Sırat köprüsü inceliğinde bir çalışma adeta...*

*

Yerine ve zamanına göre belki hiç birşey ama açmadığı kapı yok meredin!

Kısaca piyasa faiz oranlarının aynısını kâr payı adıyla verince haram olmayan sisteme “faizsiz bankacılık” deniliyor. Yine paradan para kazanıyorsun ama bu sefer günah olmuyor.

Her ne hikmetse zarar etme olasılığı da olmayan ve piyasa faiz oranlarının aynısını verip harama girmeyen kurumlar “faizsiz finans” kuruluşu olarak adlandırılıyor. Sukuk, İslami tahvil olarak bilinir. Tahvilde faiz var, sukukta ise kira getirisi... Fark var mı? Aslında yok. Yatırımcılar kira getirisi adı altında faizi cebe indiriyor. Kandırmaca mı? Tövbe tövbe...

Katılım hesapları, “kâr ve zarar ortaklığı” prensibine dayanıyor. Ne hoş!

*

Ancak, hep kâr eden bu hesaplar gerçekte bankanın faiz geliri sağladığı bir başka adlandırma... Zarar eden bir katılım hesabı duydunuz mu? Tövbe de!

Paranın dini, imanı olmaz derler ya hakikaten öyle... Kimse parasını bedavadan kullandırmıyor. Kısaca para mı imana geliyor, yoksa iman mı paraya gidiyor? Duruma göre değişiyor.

İslami bankacılık ve sukuk, modern finans dünyasında kendine yer edinmiş, fakat özünde geleneksel bankacılıktan pek de farkı olmayan sistemler...

Faiz kelimesinin adını değiştirmek, onu helal yapmaz. Bir fincan süte “bu çay” demek, onu çay yapar mı?

Hah işte tam da böyle...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol