Ancak bugün şehrimizi şereflendiren Cumhurbaşkanımız sayın Re cep Tayyip Erdoğan’ı dinlemek de ayrı bir keyif.
Şubatın son günleri. Hava nisbeten soğuk, yarı açık-yarı kapalı buna rağmen insan üşüyor.
Biraz da gülümsemeye, güne keyifli başlamaya ihtiyacımız var. Malum, ülkenin dört bir yanı ateş çemberi, Güneydoğu ve Doğu’dan şehitler geliyor.
Bugünlük idare edin, pazartesiye Allah kerim!
*
Gariban bir köylü şehre inmiş. Büyük bir mağazada iki kişinin karşılıklı oturup konuştuklarını görünce, içeride de bir masa ve üç dört koltuktan başka bir şey görünmüyor, merak edip içeri girmiş. Seslenmiş ortalığa:
'Merhaba ağalar!' demiş.
Adamlar cevap vermişler, 'Merhaba da, kimsin, ne istiyorsun?'
Gariban köylü; 'Hiiiiç! Merak ettim sadece. Burada ne satıyorsunuz?' diye sormuş.
Adamların niyeti köylü ile dalga geçmek. İçlerinden biri sırıtarak; 'Eşek satıyoruz!' deyivermiş.
Köylü ne bilsin dalga geçildiğini, kendisiyle alay edildiğini. Ama taşı gediğine koymayı da unutmamış:
'İyi o zaman, sadece ikiniz misiniz, yoksa daha var mı?' demiş.
*
Bunu şunu için yazdım. İnsanları diliyle, giyimi ile yargılıyoruz. Kılık kıyafetine bakıp, ondan karakter tahlili üretmeyi seviyoruz ya, en kolayına kaçıp çoğu zaman garibanlarla, köylü dediğimiz insanlarla dalga geçmeyi, onları hafife almayı marifet sayıyoruz.
İnsanları ti'ye almak, onları ciddiyet ortamından sıyırıp hafife almak en azından acizliktir, terbiyesizliktir.
Kim olursa olsun, şehirlerin olduğu kadar, her insanın bir ruhu ve kimliği var. İnsanların etnik kimliği ve ruhu ile dalga geçmek, insanlıktan öte insana saygısızlıktır.
Sonra, siz insanlarla alay eder, onurunu zedelemeye kalkışırsanız, vereceği bir cevap, söyleyeceği bir cümlenin altında kalırsınız, ezilirsiniz!
Kimseyi hafife almayın!
Herkesin güçlü olduğu biri yanı mutlaka vardır!