"Oh, bak birbirlerine düştüler, daha beter olsunlar!" diyerek emellerine ulaşmış olmanın hazzını yaşıyorlar. Ama siz farkında değilsiniz.
Ekonomi dibe vurmuş...
Sanayici ve iş dünyası yarınlarından endişeli... Kan ağlıyor insanlar.
Esnafın burnunu sıksan canı çıkacak...
İşçiyi ve memuru söylemeye zaten gerek yok. Emekli desen Allah'a emanet! (Söz aramızda ben de bir emekliyim)
STK'ları, yani sendikalar, dernekler, odalar, vakıflar kendi dertlerine düşmüşler, nasıl kurtuluruz, yarına nasıl çıkarızın hesabı, derdinde iken, 'Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer deli komşuya!' misali, âleme, insanlara seyri beleş derken, kalpler kırılıyor, aradaki duvar daha da kalınlaşıyor, uçurum daha da genişliyor.
Ama farkında değilsiniz!
*
Ben vurdum oldu, ben yazdım tamam, ben haberi servis yaptım, görev tamamlanmıştır, benden iyisi Şam'da kayısı, ben yazarsam yer yerinden oynar, ben ne dersem o olur, (aslında abilerin, akıldanelerin, mihmandarların ne derse o olur, yoksa senin kilon kaça?) mantığı ile gittiğinde, çevrenin, çemberin daraldığının farkında değilsin şekerim.
Tamam eleştir... Amenna! Başarılı değil de, temsilde eksikliği var de, kafası kel, boyu kısa de, (o bile etik değil ama neyse) birliği ve dirliği sağlayamadı de...
Ama de...
Lakin... Belden aşağı vurursan, özeline girersen, sana şu her zaman dile getirdiğim sözcüğü hatırlatır elin adamı, "Çalma el kapısını el ucuyla, çalarlar kapını var gücüyle..." sözünü öyle bir girdirir ki sana, bir yerin parçalanır, ruhun bile duymaz hayatımın çöp tenekesi.
Bilmem anlatabildim mi şekerparem, hacı hamza armudum, ahu dudum, çilekli-vanilyalı pastam...
Bu meselede son sözüm şu olacak; 'hızlı giden atın boku seyrek düşer!’