banner1524
  

Her satırımız, her cümlemiz, her nokta ve virgülümüz bazılarının hoşuna gitse de, beğenmeyip burun kıvıran, bizi gazeteci olmamakla itham eden vatandaşlarımız da çıkıyor.

Eyvallah! Saygı duymak gerek!

Methiye sıralayan da oluyor, küfür edenler de. Gerçi bizim milletin ne sevdiği belli, ne de sevmediğini aşikâr eder. İki arada bir derede kalırlar, yüzümüze karşı canım-cicim derler, kim bilir arkamızdan neler konuşurlar, bilinmez.

Herkes kendi meşrebine göre hareket eder, kişisel karakterini yansıtır, dışa vurur.

Bazen sevildiğimize üzülür, çoğu zaman da sevilmediğimize seviniriz.  Kimse kimseyi sevmek zorunda değilken, nefret ve kin duygularını üzerime çekmekten de korkarım! Hele hele okurun kinini, nefretini kazanmak mı, Allah muhafaza! Çünkü onlar velinimetimiz.

*

Her ne iş yaparsak yapalım, her nerede olursak olalım, en güzeli dostça tavırlar sergilemek, samimi olmak, ciddi duruş göstermek, yaşadığı şehre güzellikler ve artılar katmak, insan ve insanlık adına çırpınmak varken, oyunbozanlık, sahtekârlık, üçkâğıtçılık, adam satmak, arkadan hançerlemek, dedikodularla birbirimizi yıpratmak neyin nesi?

Sonra, bu şehirde herkes kim kimin ne olduğunu bilir. Hele gazeteci camiasının ruhunu, kanını bilir insanlar.

Ancak bazıları öyle ki, kuyumcu ile çantacıyı bir tutar!

Gazeteci ile reklamcıyı bir tuttuğu gibi…

*

İllaki birileri bizi sevsin, bizim için ölsün diye haber yapmaz, yazı döşenmeyiz.

Ben Sırrıberk Arslan kardeşim gibi sevilmediğime çok sevinen bir gazeteciyim, köşe yazarıyım. İşinize gelirse, öyle işte!

Sevene de eyvallah der, ‘niye seviyorsun?’ demem.

Hakkım yok! Demem çünkü sevgi Allah’tan.

Sevmek ya da nefret edilmek için değil, mesleğin gereğini yerine getirelim yeter. Zaten bu insanlar da bizlerden daha fazlasını beklemiyor.

Severseniz bizi biz olduğumuz gibi sevin!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527