Bizim en büyük meselemiz, seviye… Siyasetten spora, medyadan akademiye, here sahada bir yarış halinde kalitesizlik ve seviyesizlik adeta cirit atıyor. Geçen yazımızı da şu cümle ile bağlamış, bu yazının devamı olduğuna vurgu yapmıştık, ‘seviye, düşük kalite tarafından hayattan kovuldu…’
*
Biz burada, gündelik kısır ve birbirini yiyip bitirmeye çalışan siyaset ve paylaşım kavgasından, bir aracından söz etmeyeceğiz.
Hayata yeni atılanlar, önlerinde ilkel ilişki düzenine dâhil olup, kısa yoldan yükselmekten başka bir istikamet, güzergâh ve çare göremiyor. Kalite ve seviye ise bilakis, hedefi ulaşılmaz kılıyor, dahası başa bela da açıyor.
Bizler, roman yazmayı, çok mükemmel senaryo üretmeyi, dinlenebilir besteler yapmayı bir tarafa bırakıp, seviyeyi düşürmeden, kaliteden taviz v ermeden, çevremizde en önemlisi de kendimizden utanan bir duygu dünyasına ihtiyaç a duymadan bu kenet için neler yapabiliriz, onun telaşında, kaygısında ve hevesinde olmalıyız.
Önce insan olmak şartıyla…
*
Her ülkenin geleceğe dair hedefleri var ise, bizlerin de olabildiğince yüksek seviyede ahlaklı, olabildiğince kaliteli yaşam standardı ile toplum içinde saygınlığımızı koruyarak, gençlere örnek olabilmenin heyecanını gençlere aşılamamız gerekiyor iken, bakıyorum, müzikte, sporda, medyada seviyesizlik almış başını gidiyor.
Dur diyen yok!
Bunun için gerekli ve elzem olan ne, tabi ki eğitim!
İyi bir siyaset, iyi bir anayasa, yüksek bir milli gelir, güzel bir bestenin ve hatta daha çok gol atan mili takımın yolu yüksek seviyeli insanlar toplumu olabilmekten geçerken, ‘nasıl olsa böyle gelmiş böyle gider’ demeden seviyeyi öne çıkartmak zorundayız.
Siz de kalitesiz, seviyesiz insanlara prim vermeyin, mümkün olduğunca onlardan uzak durun!
Sosyal medyadakilere dâhil.
Yoksa bu hal, bu gidişat, gidişat değil. Millet işi çığırından çıkartmak için canhıraşa bir çaba içinde…
Kaybolan, yıkılan ve tükenen seviyeyi yeniden inşa etmek ümidiyle…