Bu şehirde konuşmayan, sesini çıkartmayan, 'bana değmeyen yılan bin yaşasın!' ilkesinden hareket edip, ağzını dahi açmaktan imtina eden sivil toplum kuruluşları, soruyorum acaba ne işe yararlar?
Ne için kurudular, kuruluş amaçlarına göre neden hareket etmezler, neden insan hayatını hiçe sayıp, insanlık adına bir müspet, bir olumlu adım atmazlar, neden insan yaşamını kolaylaştıracak bir icraatın, bir eylemin içinde olmazlar, bir başarıya imza atmazlar!
Bu sorular her gün bir yerlerde sorulur, konuşulur, yazılır, ancak bir olumlu cevap alınamaz. Yazıldığı, konuşulduğu ile kalır öylecene...
Öyle ki, günümüzde tabela derneği, partisi, odası ve sendikası olmaktan kurtulamayan ve adına da sivil toplum kuruluşu dedirten demokrasinin olmazsa olmazı, vazgeçilmesi sivil toplum kuruluşları, günlük yaşamın, hatta iş aleminin de bir parçası haline gelmişken, sanki seslerini çıkartmamak için yemin etmişler gibi, dut yemiş bülbülden farkları yok.
*
Şimdi kalkıp isim versem ayıp olur. Anlı şanlı insanlarımızın başkanı olduğu bir çok bu sivil toplum kuruluşları, sadece senenin belirli günlerinde ortaya çıkarlar; bir iki göstermelik ve beylik açıklamalarda bulunurlar, sonra kabuklarına çekilirler, dünyada ve ülkemizde (haydi memleketimizden vazgeçtik) gelişen olaylarla ilgili çıkıp bir iki açıklama, insanı rahatlatma, huzura erdirme adına iki kelime etmeyi kendilerine zül sayarlar.
Belki ayıp olacak ama olsun, bir MÜSİAD'ımız oldu. İktidarı elinde tutan gücün talimatı ile daha da güçlendi, bugün itibariyle Türkiye'nin en itibarlı sivil toplum kuruluşu oldu. Lakin Kahramanmaraş'ta Başkanı sevgili Atıf Şirikçi dahil, bugüne kadar ne varlığı, ne izi... Güya Ticaret ve Sanayi Odalarına karşı kuruldu. Sadece adını duyduk, ne bir emare, ne bir açıklama, ne bir toplantı...
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, bizim memlekette çokları hak etmedikleri koltuklarda oturdukları gibi, bu şehrin sorunlarından da bihaberler.
Bir kayıtsızlık, bir ruhsuzluk hali, bir ölü toprağı serpilme durumu ile karşı karşıya olmalıyız ki, siyasi, ekonomik ve toplumsal gelişmeler karşısında dahi kılını kıpırdatan olmadı. Az biraz TSO hariç...
*
Dayalı döşeli, pahalı, süslü püslü binaları olmasına karşın, binaların içi boş. Neden derseniz, boş adamları getirip yönetime koyuyorlar, siyasette, ekonomide, toplumsal yaşamda günlük ve anlık gelişmeler olduğunda, tabela sivil toplum kuruluşu olmaktan kurtulamayan, başkanlarının adı ve sanı dahi bilinmeyen kimseler, bu şehrin sorunlarına da kayıtsız kalınca, bir adım öteye gidemiyoruz.
İkide bir komşu Gaziantep'i örnek verirsen de kızıyorlar.'Bizim onlardan neyimiz eksik!' diye.
Zihniyet, anlayış eksik, daha sayayım mı? Büyükşehir olduk ama beyinde, zihniyette güdük kaldık.
Hepsi bu!