Mimarlık, inşaat, harita, elektronik-elektrik, teknoloji mühendislik ister, eğitim ister. Ama siyaset meslek olmadığı gibi, bir mühendislik dalı da değildir, olmadı da hiçbir zaman.
Önümüzde bir seçim var, sayılı günler gözüyle baktığımız 14 Mayıs’ta cumhurbaşkanımızı ve milletvekillerimizi seçeceğiz.
Bizim niyetimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Bu seçim sürecinde bazı gözlemlerimiz üzerine düşüncelerimi, yorumlarımı paylaşmak istemiyorum, çünkü her yazı, her yorum tarihe düşen dipnottur ve söyleyeni, yazanı bağlar.
Siyasetçilere düşen toplumu konsolide etmek. Şu; birleştirmek, toparlamak, sağlamlaştırmak. Bölmek, parçalamak, kutuplaştırmak hiç değil.
Siz gazetecisiniz, toplumda bir kanaat önderisiniz, ettiğiniz bir söz, bir yorum veya bir eylem, karşı mahalleyi konsolide edebilir.
*
Bu ne demek? Öyle söylemler, öyle yorumlar, öyle sözler duyuyoruz, okuyoruz ki hem yazılı, hem sosyal medyada, şaşırıp kalmamak elde değil. Amaç ne peki, milleti sandığa çekmek. Oy devşirmek.
Para var mı para! Ne alaka diyorsanız da, para her kapıyı açıyor ve seçim de kazandırıyor! Peki, seçimler para kazandırır mı, bakın burası çok önemli.
Örnek isterseniz çevrenize, bazı ilçelere, bazı belediye başkanlarına ve başkan adaylarına bakın, anlarsınız! Tarih de vereyim; 2018 mahalli seçimleri…
Fakat bakıyorum, çevremden biliyorum, duyuyorum da üstelik, duygusal hırsları, kimilerini gerçeklikten koparıyor.
Siyasete duygusal bakanları anlamak mümkün değil. Lakin bakıyorum, okuyorum da, ‘hele’ ile başlayan cümleler hiç bitmedi, bitmiyor, bitmeyecek gibi de görünüyor. Zaman zaman ‘keşke’ler alıyor ‘hele’lerin yerini.
Pişmanlıkların ardı arkası kesilmeden!
*
Ünlü bir düşünür şunu söyler; ‘Bir tartışma için dayanağınız yoksa, davacıyı kötüye kullanın!’
Yani, kara propagandaya bu derece kolayca inanma hali. Ki siyasi özgürlüğe en büyük tehdit. Düşüncenin, fikrin, yorumun, gerçeğin ölümü nihayetinde.
Hissettiklerimizin gerçek olmayabileceği düşüncesi çok eski. Ruh ile aklın mücadelesi de diyebilirsiniz.
İnsanlara, olaylara, tarihlere ve yaşananlara at gözlüğü ile bakmayı seviyoruz. Kolay eleştiriyor, kolay linç ediyor, ediliyoruz. Tek pencereden bakınca oluyor bunlar. Oysa günümüzde eleştirin ölümünü sağlayan kültür yozlaşmasının ürünü popülizm, gerçekleri aktüel, dedikodu, fısıltı halinde paketleyerek algıyı gerçek sandırıyor.
Zaten hepimiz algı üzerinden gidiyoruz, bizi gönderiyorlar algı istikametine.
Kendi aklımız yokmuş gibi.
*
Hal böyle olunca da simülasyon yapan kitle iletişim araçlarına kuşku duymadan, sorgusuz inanma kolaycılığı yakamızı bırakmıyor. Duygusal sömürüye çanak tutan rant gazeteciliği de, sahtecilik rejiminin sürgit devamına çalışıyor.
14 Mayıs’ta tıpış tıpış gidip oy vereceğiz. Bunun sebebi ise, halksız siyaset yapmayı seçen, politikayı sayılara indirgeyen, eleştiriye tahammül göstermeyen, derinliksiz, ilkesiz politik anlayıştır.
Halka rağmen siyaset yapılmıyor zira. Yazıya nokta koyacak olursam, mühendislere hakaret etmeyi aklımdan geçirmedim, aslında siyasetin mühendisliği olmaz, siyasetin dürüstlüğü, ahlakı, ilkeliği ve ideolojisi olur.
‘Mış’ gibi yapmak siyaset ise, ben kralını yaparım.
Bilmem anlatabildim mi?