Hayda ve hoppala!
Bilsen, duysan, haberin olsa, ‘ya evet, duydum, doğru imiş, almışlar adamı içeri’ desen, belki de ilk gümbürtüye gidecek olan sensin. Çünkü sana bu soruyu soranın, senden aldığı cevabı kanun hükmünde kararname sayıp gittiği yerde anlatacak olan adamın niyetini bilemiyorsun.
At izinin it izine karıştığı dönemlerden geçiyoruz.
Gizli dinlemeler, izlemeler, kasetler, şantajlar siyasetçilerin korkulu rüyası haline gelmişken, işte bu nedenle bir siyasetçinin başına gelenleri bir fıkra’dan okuyalım.
*
Bir partinin genel başkanı, miting için gittiği şehirdeki otel odasında yatmadan önce gizli dinleme aleti konulabilecek her yeri araştırmış, aratmış.
Resim çerçevelerinin arkasını, abajurların altını, prizlerin içini, duvar saatini…
Sonunda yerdeki halıyı kaldırmış ve birden, ‘Ahaaaa!’ demiş sevinçle. Odanın tam ortasına rastlayan yerde, 4 vida ile tutuşturulmuş çelik bir diski izci bıçağı ile yavaşça çıkartmış. Özenle yerinden peçeteyle alıp pencereyi açmış ve dışarı fırlatmış.
Ertesi sabah kahvaltıya indiğinde, korumaları heyecanla ‘iyi misiniz efendim, bir şeyiniz yok ya!’ diye etrafını sarınca, ‘İyiyim çocuklar, ne var!’ demiş Başkan.
Ama meraklanmış. Başını çevirerek, ‘Niye soruyorsunuz!’
Koruma müdürü, ‘Yok bir şey’ diye cevap vermiş. ‘Sadece dün gece sizin odanın tam altında bulunan düğün salonunun avizesi misafirlerin tam tepesine düştü de, bir sürü yaralı var, siz iyi misiniz diye merak ettik!’