Valla bu zamanda zengin, tanınır ve itibar sahibi olmak istiyorsan, siyasetin bir ucundan (kulpundan) tutacaksın, ki şanın şöhretin artsın, dediğin dedik, çaldığın düdük olsun, dün topal eşeğe binmesini bilmezken, çok değil, birkaç sene sonra katın da olacak, son model aracın, en pahalısından cep telefonun da, dairelerin, altınların olacak ki siyasetçi olduğun belli olacak!
Belki metres bile tutabilirsiniz, meşrebinize, karakterinize ters gelmiyorsa. Bakın, yapay zekadan da sevgili olunabiliyormuş artık. Gerçeği elinize geçmediyse, cesaret de edemiyorsanız, ya da kendinizi yeterli göremiyorsanız, siz de yapay zekalısı ile idare edin artık!
*
Bu arada…
Siz başlığa bakıp da hemen bir hacı hocaya gidip fetva istemeyin! Fetvayı ben veririm size!
Bir kere, madem siyasetle zengin olmayı kafaya koydunuz, önce siyaseti iyi bileceksiniz. İlmi siyasetten söz ediyorum tabi. Yoksa normal zamanda normal siyaseti yaptırmazlar, ekmek yedirmezler size! Lakin ilmi siyaset konusunda becerikliyseniz, ağzınız laf yapıyorsa, konuşurken başınız kıçınız iyi oynuyorsa, karşınızdakine güven vermeseniz de ikna yeteneğiniz güçlüyse, her türlü tıkanıklarda mükemmel bir kireç çözücü rolünü iyi oynuyorsan, sönmüş yıldızları parlatma konusunda tecrüben varsa, yemişim davasını, ilkesini, ‘ben önce çıkarıma bakarım!’ sözünü kendine şiar edinip özümsediysen, eh bir de partinizi iyi seçtiniz ise, altına, dövize yatırıma gerek yok. Hele Borsa’ya hiç. Siyaset borsası daha çok kazandırıyor nasıl olsa!
Memlekette bu kadar çok fırıldak milletvekili varken hele hele… Pazar, Borsa açıldı nasıl olsa! Kubilay’a bile külahı ters giydirdiniz ya, helal olsun!
Lakin siyasetle de ilgileniyorsanız, en büyük yatırım, insana yapılan yatırımdır. Bu kesin!
*
Diyorum ya, bir kere, partinizi iyi seçeceksiniz. Kiminle iş tutulur, kiminle dans edilir, kiminle yola gidilir, hasılat kiminle bölüşülür (çünkü tek başına hiçbir şey yedirmezler adama) kiminle iş takibi yapılır, meşrebine-karakterine uygun kiminle ortaklık edilir, kiminle oynaşılır, tercih ve tevessül konusunda uzmansanız şayet, bütün kapılar açılır size donuna (pardon sonuna) kadar.
Konuşulacak yerde susmasını, bizim Maraş tabiri ile dilini tepene çekmeyi bilirsen, konuşmaktan çok susmayı tercih edersen, büyüklerin, ağabeylerin, olamayan abi’lerin yanında el pençe divan durur, telefon ettiklerinde dahi esas duruşa geçersen, karşında iken düğme iliklersen, beş kuruşluk adam olsalar bile onları anlatırken, satarken üstüne üstüne koyarak, ballandıra ballandıra piyasaya sürersen, eh eşşek değilsin ya ara sıra hediyeleşme meselesinde cimri de değilsen, yemişim borsasını, yemişim altınını, yemişim dövizini…
Hele bir de belediye meclis üyesi olduysan, yan gel yat o vakit.
*
Elbistan’daki il olma talebine verilen absürt cevabı hatırlatarak, mevlüt okutmak farz mı, sünnet mi diye sorunca beni eleştiri yağmuruna tutanlara tek değil, bir çift cevabım olacak. Hatta, insanların onurunu, ilçenin bir dönemler büyük bir beyliğe başkentlik yaptığını unutarak saflığından değil, cahilliğinden ve patavatsızlığından olduğunu düşünüyorum, ‘il olmanız için kültürünüz kâfi değil’ diyenler…
Keşke senelerdir ihmal edilen, tamamlanamayan Göksun - Elbistan yolu için de bir fikriniz olsaydı.
Sana diyorum aklı bir karış havada olan dostum, şunu da unutma ve bir tarafa yaz; ‘Yokuş aşağı inmek kolaydır da, manzara tepeden seyredilir.’
Okey mi?
Unuttum sanmayın; ülkenin ve hiç kimsenin derdine deva olamayan karadut’um çatal karam bile parti değiştirebilir.