Futbolu bilenler, ceza sahası, yani 18 çizgisi içinde yapılan kural dışı hareketler, penaltı ile cezalandırılır. Penaltı yüzde yüz değilse de ki atacak oyuncunun kaçırma ihtimali de var, gol olmayabiliyor.

Tabi her oyuncu penaltı çekemez. Penaltıyı çekecek oyuncuyu da teknik adam belirler.

AK Parti siyasetinde teknik adam kim, tabi ki sayın Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan. O, hem kulübün başkanı, hem takımın kaptanı, hem menejeri, hem teknik direktörü, hem takımın as başkanı.

Bu kadar büyük ve ağır yük, dünyada hiç bir liderde yok.

İllerde il başkanlarını, ilçe başkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını belirleyici ve etkin isimdir.

Bu arkadaşlar, bu seçilmişler veya atanmışlar, sayın Erdoğan’a hesap verirler, ki onun da temsilcisi konumunda oldukları için attıkları adıma dikkat edecekler, o dünya liderini mahcup etmeyeceklerdir.

*

Peki il ve ilçelerde belediye başkanlarının birlikte çalışacakları mesai arkadaşlarını kim belirler? Doğrudan başkanın ta kendisi. Şayet o başkan ekibini iyi kuramaz ise, kadroyu taraftarın da ‘peh’ diyeceği kalitede belirleyemez ise, belediye meclis üyeleri sorumluluklarının dışına çıkıp, bireysel çıkarlara tahvile çalışıyor ise, başkanın yükünü almak yerine başkana ve şehre-ilçeye yük oluyorlarsa, onun sorumlusu da başkandır.

Sevap da, günah da bakanın hanesine yazılır!

Ki o başkanın da mazeret üretme, ağlama, şikâyet etme hakkı yok. Ki belediyeler de ağlama duvarı değildir.

*

Milletvekillerini bizim seçme hakkımız yok! Sayın Erdoğan kimi istiyorsa, bize gönderiyor, onlar da siyaset yaptıklarını sanarak zaten şehirden, zaten sorunlardan, zaten halktan, zaten basından, zaten muhtarlardan uzaklar, ki çoğu zaman şehre gelmeye korkuyorlar, vatandaşın derdiyle dertlenmek gibi bir kaygıları da olmadığından, milletvekili sıfatı ile gidip geliyorlar şehre.

Ben bunlara penaltı da çektirmem! Çünkü bazıları var ki topu görse karpuz zanneder, beyaza noktaya konan topu ya taca atarlar, ya kaleciye nişanlaralar. Takımı galibiyetten de ederler, belki de yenilmesine zemin hazırlarlar.

Ben sayın Erdoğan’ın yerinde olsam, milletvekili sayısını düşürürüm. Ekonomiye de katkısı olur. Bazıları süs biberi gibi duruyor, konu mankeni bile olamadıklarından, toplumda karşılıkları da olmadığından, fuzuli bir etikete, gereksiz bir ünvana sahip olunca, ‘küçük dağları biz yarattık, büyüklerinin de hesabı bizden sorulur!’ peşindeler.

Çünkü çoğu sayın Cumhurbaşkanımızın ceketini, üslubunu taklit ediyor, kendinden bir şey katamayınca, sayın Erdoğan’ın talimatlarına rağmen halka inemeyince, halka rağmen siyaset yapılmayacağını bile bile halktan kopuk siyaset derdindeler. Tırnağı bile olamazlar!

Bunlara penaltı mı çektiririm ben!

*

Fotoğraf çektirmek istersin, gazetecileri kast ederek; ‘Bunlardan korkulur, bunlar tehlikeli’ ne demek. Böyle bir ifade siyasetçiye yakışır mı? Tepki görünce de ‘şaka yaptım’a sığınmak tecrübeli bir siyasetçiye yakışın tutum mu?

Şaka yapma kalbim durur dostum!

‘Falanı, filanı toplantılara çağırmayın!’ talimatı bir siyasetçinin ağzına yakışıyor mu?

‘Soru almıyoruz!’ ne demek. Soru almayacaksan, gazetecileri niye çağırıyorsunuz! Gazeteciler sizin babanızın uşağı mı, emir eriniz mi, kurşun askeriniz mi?

Basın çalışanları sizin arka bahçeniz mi?

Hı, hangisi?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol