Tabi abesle iştigalden başka bir şey değil.
Bazı okurlarım, şu boykot meselesine çok takıldığımı, kafaya taktığımı, sanki memleketin yazacak başka derdi yokmuş gibi, hizmet sektörünü savunan, onların maşası gibi yazılar yazan biri olduğumu ima edercesine, beni yanlı, taraflı zannedip, eleştiri dozu meselesinde ölçüyü kaçırdığımı düşünmüşler.
Siz, hastayı muayene etmeden, hastalığına teşhis koymadan reçete yazdığında tavrınız ne olur?
‘Bakmadı, ilgilenmedi, bu doktor bir halttan anlamıyor!’
Bizde çok ilaç yazan, reçeteyi şişiren doktor iyi doktordur. ‘Adam işi biliyor canım!’
*
Şu boykot meselesine bir kere daha değinmenin zamanı geçmedi. Çünkü hayat pahalılığı, geçim zorluğu, her geçen gün tırmanan enflasyon, vatandaşın düşen alım gücü bitecek gibi değil.
Seçim döneminde baktık da, bazıları, ki kendini bu şehirden sorumlu sanan kimseler, tedavi etmeden teşhis koydular.
‘Çözersek biz çözeriz, halledersek biz hallederiz, yaparsak biz yaparız!’ avuntusu içinde kandırdılar bizi.
Tabi söyledikleri vatandaşa, seçmene hiçbir zaman inandırıcı gelmedi. Onun içinde bazı ilçeleri elleriyle karşı mahalleye hediye ettiler. Sonra da çıkıp topu, suçu ve günahı basına attılar.
Aynaya bakmayı düşünmediler.
*
Yetkisiz ve etkisiz adamlara etki alanı açtınız!
Karşılığı olmayan, kazanamayacak adaylarla yola çıkıp, dini unsurları da siyasete alet ederek hem insanları dinden imandan soğuttunuz, hem de partiden nefret eder hale getirip, aynı partiye senelerini vermiş adamları başka mahalleye gönderdiniz!
Kendini yönetmekten aciz insanları seçmenin, vatandaşın başına bela ettiniz!
Ayağı yere basmayan kimselere koltuk verdiniz!
Bırakın şehri, bırakın ilçesini, kendinden haberi olmayanlara ödül verir gibi vaatler verdiniz!
İki sözü bir araya getiremeyip, üçüncüyü komşudan, arkadaşlarından ödünç isteyen dil, kıyafet ve konuşma özürlü kimselerin isminin başına ‘Başkan’ sıfatını eklediniz!
*
Daha sayayım mı?
Peki, devam… Siyasetle alakası olmayan, partiye emek vermemiş, mutfaktan gelmemiş, üstelik de senelerini, emeğini, kazancını ve birikimlerini parti için sarf etmiş kimseleri elinizin tersi ile itip, kendinize kurşun asker aradınız, onlara paye verdiniz!
‘Bizden, bizim takımdan, bizim mahalleden olsun da isterse çamurdan olsun!’ diyerek silik, ucuz ve basit mantıkla kişilerin karakterini sorgulamadan, cemaziyülevvellerime bakmadan yönetime aldınız!
Adam seçimde çalışmadı, hatta gitti öbür mahalleye oy verdi, bunu da sağır sultan duyduğu halde hâlâ o adamı partinin başında tutarak millete küfür etme imkânı ve fırsatı verdiniz! Milleti günaha soktunuz, küfürbaz ettiniz!
Bırakın partiye destek vermeyi, oy getirmeyi, fotoğraf çektirdiklerinden güç almayı siyaset zanneden çapsız kimselere belediye meclis üyeliği vererek parti içinde çatışmalara sebebiyet verdiniz ve seçimleri de elinizle karşı takıma bile bile, göz göre göre, davul zurna çala çala armağan ettiniz!
*
Birkaçınız değil, hepiniz de Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın (Allah uzun ömürler versin!) ceketi ve kravatı üzerinden siyaset yaptınız. Onun düşüncelerini, fikirlerini, ilkelerini kendinize şiar edineceğinize ceketini ve kravatını taklit edip ona benzemeye çalıştınız!
Basın toplantısı yaptınız, güya açıklamalarda bulundunuz, yahu soru almaya korktunuz! Soru almayacaktınız da, bizi ne diye çağırdınız evladım!
Aday gösterdiklerinizin, ilçe başkanı olarak öne sürdüklerinizin yanında durmadınız, arkasında olmadınız, destek vermediniz, siz de tribüne oynayıp Ankara’ya selam gönderdiniz?
Canım benim ya, ne şeker çocuklarsınız öyle!
Soruyorum; vatandaş ve seçmen üzerinde iz bırakabildiniz mi?
Yahu gidin işinize be!
Yetti artık be! Siz, bırakın siyaseten abilik yapmayı, siz bırakın söz ve güç sahibi olmanın dayanılmaz ağırlığını, siz bırakın hastayı tedavi etmeyi, siz insanı ecelinden evvel öldürürsünüz vallahi.
NOT: Elbistan gezim ile ilgili izlenimlerim Çarşamba günü…