Bugünlerde; kimi söz kaynatıyor, kimi de aşure kazanı. Maşallah aşurenin hikmetine, kutsiyetine, muharrem ayının önemine değinmeyen yok! Bu işi gelenek haline getirenlerin de sayısı her geçen gün artıyor. Artık aşure kaynatmayanı kınıyorlar, inançsızlıkla suçluyorlar.
Ve de aşurelerin baş ziyaretçileri, tadına bakıcıları mahalli seçimlerde boy gösteren belediye başkan aday adayları…
Biri gidiyor, biri geliyor.
Biri bırakıyor, diğeri sazı eline alıyor.
Gazeteciler de hangisini haber yapacağını şaşırmış durumda. Bazen bakıyorsunuz, aynı karede birkaç belediye başkan aday adayı.
Hepsi de maşallah ve süphanallah gülümsüyorlar, manken gibi poz veriyorlar, bir de gazeteci arkadaşlara, “Aman gözünü seveyim iyi çek, ağzım yamuk, gözümüz kapalı çıkmasın!” diye tembihte bulunanlar da olmuyor değil.
*
Aşureler yeniyor, lakin Maraş’ı konuşan yok. Bildik cümleler, artık herkesin ezberlediği planlar, projeler, söylemler, anlatımlar.
Aşure kazanı başındasın, resim çekiyorsun, bakıyorsun aday adaylarının biri gelip biri gidiyor. Kim davet etti, kim çağırdı, belli değilken, onlar da varlıklarını hissettirebilmek adına ortalıkta gözükmeyi elzem sayıyorlar.
Belki aşureyi sevmeyenler de vardır içlerinde. Kimi insan sever, kimileri hoşlanmaz. Ama hoşlanmasa da, sevmese de, kerhen de olsa orada bir kaşık tatmak, ağzına götürmek zorunda.
Yoksa ayıp olacak!
*
Geldiklerinde kendilerini tanıtıyorlar, iki kaşık aşure yiyince, “Çok güzel, çok lezzetli olmuş, yapanların, emeği geçenlerin ellerine sağlık!” demeyi de ihmal etmeden, çekip gidiyorlar.
Sıra ötekine geliyor.
O da aynı söylemlerle iki kaşık aşureyi indirince mideye, vınnnnn!
Kimbilir soluğu hangi aşure kazanı başında alıyor.