banner1524

Şantaj – montaj dedim, “Get lan işine, bunlar paralel yapının işi, bizimle kafa mı buluyon” dediniz, inanmadınız. Oysa şimdi moda şantaj ve montaj. Buna bir de dublaj eklendi ki, tadından yenilmez oldu. Baksanıza, gazeteler ve televizyonlar iddialarla dolu. Kim haklı, kimi haksız belli değil, hatta ve hatta kimin eli kimin cebinde o bile belli değilken, şantajın da montajın da içine tüküreyim dedim, “Saçmalama, bir de gazeteci olacaksın,  bugünlerde zaten ne dediğini, ne yazdığını bilmiyorsun, şirazeyi kaybetmişsin anlaşılan” dediniz, yine de sizi inandırmam mümkün olamadı.

 

Yaklaşık 3 yıl önce, neye kurban gittiği bir türlü anlaşılamayan, siyasetin ve insanlığın beyefendisi, dürüst lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun, helikopter’in düştüğü Keş Dağı’nda namaz kılarken çekilmiş resimleri var dedim, işinize gelmedi tabi, aldırış etmediniz, palavra dediniz, yalan dediniz. Merhum ile ilgili yeni tape’ler çıkacak, 26 Mart’ı bekleyin dedim, inanmadınız. Siz bilirsiniz!

 

İlçe ve büyükşehir belediyesine seçilen meclis üyelerinin bütün kavga ve çabalarının 1-2 bin lira olduğunu yazdım, huzur hakkı adıyla verilecek bu paraların, yani ayda 4-5 kez toplanan belediye meclis toplantılarında sözde verilecek paraların meclisteki masrafları karşılamak için ödenmediğini dahi dile getirdim, yine inanmadınız.

 

Proje-mıroje hikâye, vatandaş bu kez seçimlerde adaya oy verecek, partiye değil diye düşüncemi paylaşmak istedim sizinle, “Çok da gerek değil, sen kendi aklını, kendi düşünceni kendine sakla!”  dediniz, kulak arkası ettiniz, inanmadınız.

İnternette ne bulduysam, proje diye önünüze dayasam, siyasetçi değiliz ya, “Nerden arakladın?” diye sırıtacaksınız. Eeee,  dünya böyle işte, zengin alırsa hayırlı olsun, yakışmış. Gariban alırsa, “nereden, nasıl aldın?”

Ulan siz adamı öldürürsünüz be!

 

Partinin biri, merkezde 3’ün 1’ini alır diyorum günlerdir, hatta aylardır, yine de sallamıyor, iplemiyorsunuz. İnanmıyorsunuz tabi. Eh, siz inanmayın, bakın haklı çıktığımda acaba ne diyecek, yüzüme nasıl bakacaksınız.

Daha önce de bu inanıp inanmama meselesine ilişkin birkaç yazı da yazdım, oysa sizi ikna etmek, inandırmak bir türlü kolay olmadı. Ya bende bir keleklik var, ya sizin anlamanız kıt!

Acaba hangisi.

 

Bazı adaylar tutmadı. Hem merkezde, hem ilçelerde. Kimse de kusura bakmasın!

Bazı isimler telaffuz edildiğinde, insanların suratı ekşi ayran içmişe dönüyor dedim sağda solda, yine kulak arkası ettiniz, inanmadınız.

Valla siz bilirsiniz. Benden söylemesi… İster inanın, ister inanmayın!

 

Neyse… Bir fıkra anlatalım da,  hem kafa buluruz, hem de vakit geçer!

Kadın,  kocasının haberi olmadan bir mobilya firmasından yatak odasına dolap almış. Mobilya şirketinin adamları dolamı monte edip gittikten sonra, bir tren geçmiş ve dolap en küçük parçalarına kadar dağılmış. Kadın mobilya şirketini aramış, gelip dolabı tekrar monte etmişler. Bir süre sonra, başka bir tren geçmiş ve dolap yine dağılmış.

Kadın bu kez çok kızmış ve genel müdürle konuşmak istediğini söylemiş. Genel müdür kadını dinledikten sonra, “Hanımefendi, bu inanılmaz bir şey, durumu incelemek için bizzat ben geliyorum” demiş.

Genel müdür gelip olayı incelemiş ve kendi elleriyle dolabı tekrar monte etmiş. “Bu sefer bir trenin geçmesini bekleyeceğim, üstelik dolabın içine girip öyle bekleyeceğim, sorunun ne olduğunu kendi gözlerimle görmek istiyorum” dedikten sonra, dolabın içerisine girip beklemeye başlamış.

Genel müdür dolabın içinde beklerken, kadının kocası eve gelmiş.

Adam zaten sinirlinin teki, yatak odasına girip dolabı görünce, sinirleri tepesine fırlamış; “Bu dolap da nereden çıktı, ne gerek vardı?” diye.

Hışımla dolabın kapağını açmış. O da ne! Dolabın içinde genel müdürü görünce daha da sinirlenmiş ve kızgınlıkla, “Sen de kimsin lan!” diye bağırmış.

Genel müdür, iri yarı adama şöyle bir bakmış ve şunu söylemiş;

“Şimdi tren bekliyorum desem, inanmazsın…”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527