Şehrimizin en büyük eğitim yuvası, bir taciz iddiası ile çalkalanıyor. İğrenç bir durum. Sosyal medyadaki görüntüler mide bulandırıcı. KSÜ’de, bazı araçların üzerine Orman Fakültesindeki bir profesörün tacizci olduğu yazılmış.

Bu iğrenç yazıyı, iddiayı aracın camına yapıştıran, yazan meseleyi Rektör ile paylaştı mı, yoksa mesele belden aşağı vurmak, onur kırmak, küçük düşürmek mi? Bunu yaparken bu ciddi eğitim yuvasını nelerin beklediğini biliyor muydu?

KSÜ içinde bir kadrolaşma, bir güç savaşı mı yaşanıyor. Bir insanın onuru, aile şerefi ile oynamak bu kadar ucuz mu? Öğreniyoruz ki ismi geçen Hoca bu işi yapmadı, yapmaz, yapamaz. Tamam da, hedef ne, niyet ne? Patlak veren bu skandal da doğru ise, adı geçen hocayı niye tutarlar, niçin tutarsınız?

Bunlar doğru veya yanlış ise, algı da olsa, dedikodu da olsa, bu şartlar altında hangi anne baba çocuğunu KSÜ’ye gönderir?

Sorulup soruşturulmalı, araştırılmalı, bu çirkin iddianın üzerine gidilmeli ve açıklama yapılmalıdır.

Derken, akşam saatlerinde beklenen açıklama geldi. Yalan, dedikodu, algı yaratmak ve eğitim yuvasını yıpratmak.

*

Adana yolu üzerinde bir süt tesislerdi var. Kılılı’da. Dondurma üretirler, ayran üretirler, piyasaya servis ederler, muhtemelen iyi de kazanıyorlardır. Önce Ülker’e aitti. Sonra el değiştirdiği söylendi. Dondurmasını alıp yemem, yiyene de karışmam. Seneler önce ‘Maraşım’ adını verdikleri dondurma türü tutmayınca, bu kez de etiketleri, ambalajları üzerine ‘Kahraman’ kelimesini eklemişler.

Duygu sömürüsü.

Hiçbir besin değeri, kalorisi olmayan bu tamamen kimyasal boya karışımı ürünler dondurmanın başkentinde peynir ekmek gibi satılıyor, bu da benim tuhafıma gidiyor!

Bu firmanın vergi dairesi nere? Şehrimden para kazanıyor, ama şehre bir gram faydası yok. (Ne deprem mağdurlarına, ne basına, ne spor camiasına vs.) Şehirden kazanıyor ama şehre bir şey vermiyor. Vergi dahil.

Sen, ben de gidip dondurmasını yiyor, ayranını içiyoruz. Serbest piyasa ekonomisi mi dedin, afiyet olsun şekerim!

*

Eğitimde skandal yalnız bizim şehrimizde yaşanmıyor. Bu da bir başka örnek:

Yazılı ve görsel basına da haber oldu. Uzaktan eğitim verdiği ve 4 bine yakın öğrencisi bulunduğu öne sürülen Yeni Pazar Üniversitesinin aslında hiç olmadığı ortaya çıkmış.

Hayalet eğitim yuvası gibi bir şey. Arnavutluk-Sırbistan ve Karadağ’da faaliyet gösterdiği belirtilen üniversitenin rektörü olarak Prof. Dr. Ali İlseven görünüyor. Ancak akademik kaydı bulunmayana İlseven’in lise mezunu olduğu ileri sürülmüş.

Yahu bizde üniversite mezunları iş bulamaz, sürüm sürüm sürünür, atama beklerken lise mezunu nasıl rektör olabiliyor, bilene aşk olsun!

Üstelik de üniversitenin verdiği diplomaların sahte olduğu ortaya çıkmasıyla bazı mağdurlar Cimer’e şikayette bulunmuş, bazıları davacı olmuş.

Şimdi mezun olmak kolay, bastırırsın parayı, çocuğunu ya Kıbrıs’a gönderiyorsun, ya Ukrayna’ya, parasıyla değil mi, bastır parayı al diplomayı, aha sana üniversite mezunu mühendis, doktor, eczacı, falan fıstık.

Vay be, yaşa ki neler göresin!

*

Bir de rüşvet iddiası ile çalkalanıyor şahsım şehri. Gazetede okudum, Onikişubat Belediyesinde bir meclis üyesi S.Ş. ki kendisi eski imar komisyonu başkanı imiş, görevi kötüye kullanma ve rüşvet suçlamasından ötürü hakkında suç duyurusunda bulunulmuş.

Eşi de karışmış bu meseleye. 154 bin liralık arsa payı nasıl olduysa bir süre sonra 40milyona fırlamış. Vay fırlama, vay!

Merak etmeyin, bir şey çıkmaz. Veren suçlu bulunur, atarlar içeri. Baksanıza, depremde yıkılan bir binanın müteahhidi, yaklaşık 120 kişinin öldüğü binada  suçu üzerine almazken, yapı denetim firmasına başvurmayan, sorup soruşturmayan daire sahiplerini suçlamış, kendisi sütten çıkmış ak kaşık gibi kenara çekilmiş ve beratını istemiş.

Neyse…

*

Kurtuluş harbine tanıklık eden tarihi Kale ne yazık ki kapalı. Bir ara bir  dondurma sektörüne verilmiş, o da doğru düzgün işletememiş, sonra kapatılmış, deprem de arkasından gelince, şimdi büsbütün ziyaretçilere kapalı.

Kendimi, kendimizi işgal altında hissediyorum! Bir dönemler konserlere, yazlık sinemalara, güreş müsabakalarına ve insanların tarihi ile yüzleşmelerine fırsat tanıyan tarihi Kale, bir an önce varsa hasarı giderilerek ziyaretçilere açılmalıdır.

İşgal altında kaldığımız yetmedi mi?

*

Özellikle emekli dostlarım, ‘gazetecisin anladık, emeklilerin durumuna neden değinmiyor, iktidarı sıkıştırmıyorsun zam konusunda!’ şeklindeki sorularına muhatap olmuyor değilim.

Ben de emekliyim. Halden anlarım. Karpuzu iyi seçer, hıyardan da anlarken, kabak tadı veren kabaktan hazzetmem! Kavun alırken kıçını değil, başka yerini koklarım!

Doğru hayat pahalı, geçim zor. Her şey ateş pahası. Ev sahiplerinde din, iman Allah korkusu kalmamış, ahır gibi yerlerin kirası 10 bin liradan başlıyor.  Vicdansızlık tavan yapmış iken, emekliye zam olsa ne olur, olmasa ne yazar!

İşte, son olarak 2.500 tl. ilave zamla 12.500 tl. oldu maaşları. 3 milyon küsur emekli yararlandı bundan. Ya ötekiler?

Onlar da lahmacun ve içli köfte yesin!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol