banner1524

Fatmagül’ün suçu ne diye soruyorsunuz, dizisini çeviriyor seyrediyorsunuz, davet ettiğiniz, çağırdığınız, himayenize aldığınız Suriyeli sığınmacıların çocuklarına üvey evlat muamelesi yapıyorsunuz da, insanın gücüne giden de o zaten!

Erkek-kadın ya da çocuklar… Onlar bizim misafirimiz. Tuttuk, evimizin başa köşesine oturttuk, yedirdik, giydirdik. Biz, bize düşen misafirperverliği ziyadesiyle gösterdik, ülke olarak da, Kahramanmaraş olarak da göstereceğiz, gösteriyoruz.

Ancak, aşağıda yazacaklarım hoşunuza gitmeyecek.

Özellikle bürokrasi kesimi memnun kalmayacak cümlelerimden, ithamlarımdan… Ha, çok da umurumda sanki.

*

1 Ekim Salı günü, bir düğün salonunda, davetliyim. Kızın babası Suriyeli. Halepli. Maşallah Türkçeyi bizden iyi konuşuyor. Ayakkabıcı…

Anlattıkları karşısında kanım dondu desem, acaba çok mu abartmış sayılırım.

İlkinden başlıyorum…

Şehrimize gelip, gerek Çadırkent’te, gerekse kentin muhtelif yerlerinde ikamet eden binlerce Suriyeli vatandaş var. Hepsi de devletin himayesi altında. Onların da bir şikâyeti yok aslında. Kahramanmaraş siyasetinin, bürokrasisinin hizmetlerinden memnunlar.

Lakin…

Eğitim mesele olunca, denilince, işin rengi değişiyor. Hepimizin çocukları, torunları var, gayemizi onlara iyi bir eğitim vermek. Bizim çocuklarımız için problem yok da, gerek Çadırkent’te kalan, gerekse kentin muhtelif yerlerine dağılan, ev tutup oturan sığınmacıların çocukları da okumak istemesine rağmen, ne yazık ki bu imkândan yararlanamıyorlar!

Bu meselede gayretli ve niyetli olan Suriyeli vatandaşlar, çalmadık kapı, gitmedik adrese bırakmamışlar ama elleri boş dönmüşler. Valiliğe gitmişler örneğin, milli eğitime… Hepsinden de hayal kırıklığı ile ayrılmışlar.

*

Çünkü nüfus cüzdanları yok. TC’li değiller. Kaçak gösteriliyorlar. Tamam da, madem bu çocukları himayenize aldınız, beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılıyorsunuz da, eğitimlerini neden göz ardı ediyorsunuz? Neden onlara bu meselede yardım eli uzatılmaz. Yapıcı, o çocukların ellerinden tutucu bir yasal düzenlemeye gidilemez mi?

Vatanlarını, yurtlarını, tüm hatıralarını Suriye’de bırakıp gelen büyükleri neyse de, ocukların suçu ne birader?

Dilenci mi, kap-kaççı mı olsunlar istiyorsunuz illa!

*

Gelelim başka meseleye… Ne kadar ayıp diyebileceğiniz, insanlık dışı, çağ dışı olaya, uygulamaya…

Bu çocuklar inançlı kimseler. Yaşlarının önemi yok! Camilere gidip, dini ders alıyorlar, dini ahlak edinme yanında, Türkçelerini geliştiriyorlar. Kur’an okuyarak, namazlarını kılıyorlar, İslami ahlakla yaşamak istiyorlar.

Çocuklar… Camiye giderler, Kur’an okurlar ve namazlarını kılarlar. Varlıklı ve hayırsever vatandaşların getirdikleri öteberi, (hediyeler) çocuklara adil dağıtılmaz. Onlar ötelenir, dışlanır, şeker veya her neyse, Suriyeli çocuklara verilmezler. “Sizler Suriyelisiniz!” diye dışlanırlar. Suriyeli de olsa çocuk çocuktur, onurları kırılır, Kur’an okuma ve namaz kılma şevkleri azalır ve nihayetinde kaybolur ki, camiye de gitmekten vazgeçerler, namaz da kılmazlar.

Bu kutsal mekâna karşı bir nefret tohumu ekilir ölçü bilmez hoca efendiler yüzünden. Çocuk her yerde çocuktur. Misafir sonra… Ayırımcılık dinimizin neresinde yazılı.

Belki konuşmuyorlar, belki yüksek sesle düşünmüyorlar, belki tepki koyamıyorlar ama ibadetlerini aksatınca, bunun vebalini üstlenecek acaba kim çıkacak, merak ediyorum!

Zaten madden imkânsızlıklarla savaşıyorlar, zaten işleri-güçleri yok, zaten zor şartlarda yaşıyorlar, bari çocukları camiden soğutmayın, alıkoymayın! Onlarında bir onurlarının olduğunu, onların da insan olduğunu unutmayın!

Sizi gidi yarım hocalar, sizi…

 

NOT: Pazartesi günü, sevgili Sırrıberk Arslan’ın köşesine konu ettiği, yerel yönetimin ide görmezden geldiği umumi tuvaletler ile ilgili yazımız olacak. Hatırlatmak istedim.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527