O kadar çok ısrar ederseniz, aha size ulusal yazı. Sanki ulusal gazetelerde okuduğunuz, televizyonlarda izlediğiniz yetmedi, illa ki Mehmet Fiskeci’nin düşüncelerini öğreneceksiniz. Bakalım ne yumurtlayacak, hangi ince fikirleri ortaya atacak, hangi incileri dökecek diye!
Yandaş değilim ya, zarf atıyorlar, “Sen ne diyorsun Suriye işine? Savaşa girelim mi, tezkere için mecliste değilse de yüreğinde oy verdin mi?”
CHP’nin Suriye’ye yönelik bir askeri operasyonla ilgili bütün çekincelerini mutlaka söylemeli ve böyle bir girişime muhalefet etmelidir.
CHP’nin bazı kaygılarını bir tarafa bırakıp, bu kaygıları paylaşmakla birlikte hükümetin talep ettiği “Asker yollama iznini” içeren tezkereye ‘hayır!’ demesini çok da doğru bulmuyorum.
Muhalefet etmenin de bir onuru var!
Ne olursa olsun, b.izim bir hasletimiz var. Düşmana karşı birlik olmak. Ne olursa olsun, dışarıdan gelen bir tehlikeye, tehdide karşı birlik içinde olduğumuzu göstermeliyiz.
CHP de bu sebeple, bu konuda hükümetin güçlü olmasını sağlayacak desteği vermeli, ama Suriye’ye yapılacak bir operasyonun yanlışlığını kendi kamuoyuna anlatmayı da sürdürmelidir.
Zaten kimse savaş istemiyor.
Ne iktidar, ne hükümet!
Halk da savaşa karşı.
Ama tehlikelere, tehditlere karşı da sus pus oturacak halimiz yok. Adam almış eline silahı, karşına geçmiş, seni vuracak, eeee, armut gibi duracak halin de yok tabi.
*
Rakip ne diyorsa tersini savunup söylemekten ibaret midir siyaset, ya da muhalefet! Bizde ne yazık ki böyle bir anlayış var!
Benim ak dediğime öteki kara diyor. Diyor ve bunu da muhalefet sayıyor.
Bizde de böyle, ben bir yazı yazarım, ya Mehmet Taş beğenmez, bizi cahillikle, tüzük, yasa bilmemekle itham eder isim vermese de, ya da Mustafa Şirin (muhalefet etmenin kralı ya) karşı bir tez ortaya atar, atar ve gündemi yakalar, ama söylediklerinde hep haklı çıkar, o başka…
*
Karşımızda, aslında yatacak yeri olmayan bir diktatör, despot var. Muharrem İnce ne kadar güzel dedi o gün, “Esad’ın canı cehenneme!”
Ama şu Barzani denen iki paralık adama, terörü besleyen Amerikan uşağı terörden beslenen zavallıya niye bu kadar itibar ediyorlar, Haşimi denen adamı niye başköşede ağırlıyorlar, onu anlamış değilim.
Kanıma dokunan bu!
*
Diyorlar ki “Türkiye top mermisine niye karşılık verdi, bu bizi savaşa sürükler! Amerika zaten geri çekildi, bizi savaşın kucağına bıraktı-bırakacak-bırakmak üzere, komşularımızla kötü olmasak olmaz mı?”
Altını çizerek yazıyorum, kuralları içinde kalan misilleme savaş tahriki değildir. Tersine savaşa sebep olacak eylemlerden düşmanı caydıracak kararlılığın gösterilmesidir.
Şayet tezkere meclisten geçmeseydi, kabul görmeseydi, şamar oğlanına dönerdik ki, böyle bir vaziyet barışı güvence altına almaz, şımaran bir diktatörün aşırılıklarını davet ederdi.
Komşu komşuluk haklarını ihlal ettiyse, sizin eliniz armut toplamayacak!
O bakımdan, tezkere çıkmalıydı, doğru bir karardı.
*
Biri sizi tehdit ediyorsa, kapınıza dayanıp silahını, bıçağını gösteriyor, öldürmeyi kafasına koyduysa, sizin de “Komşu kendine gel!” deme, uyarma hakkınız doğuyor.
Israr ediyorsa, Allah ya sana verecektir, ya ona!
Gücü gücü yetene artık!
Ana muhalefete partisi bize göre dar görüşlülük etmiş, mesajı eksik göndermiştir.
Esat gözden düştü, şimdi de elden çıkartılacak, vakit geldi çattı.
Benden ulusal yazı dediniz, aha bu kadar!
kendi silahinla vurulmak nasil bir duygu yazar bey? sen muhaliflere herturlu yardimi destegi ver silah muhimmat gibi o silahlarlada vurul!kendi silahimizla vuruluyoruz!