Biz yazınca, kişisel yorumlarımızı siteye veya face'ye koyunca, okuyanlar 'Mehmet Fiskeci ne demek istedi?' diye sormadan yapamıyor.
Herkesin oyu kutsaldır ve kendine. Kim kime oy verir, kim tercih ve teveccühünü hangi partiden yana kullanır, kim gönlünden geçene onay çıkartır, kim milletvekillerinden çok liderine inandığı için gider oyunu kullanır, bilemem.
Konuşanlara bakıyorsun, seçim bürolarında kimse yok. Zaten siyasi partilerin temsilcilerini, adaylarını seçim bürolarında göremezsiniz. Gelse ne yapacak. Vatandaş oğluna-kızına iş derdinde. Bir de çay beleş, kahveye gitse 1/-15 lirası gidecek, günlük gazeteler de geliyor nasıl olsa, olursa, denk gelirse yemek bedava, oh ne rahat!
Aday gelse seçim bürosuna her kafadan bir ses çıkacak, herkes bir şeyler isteyecek, herkes bir talep peşinde olacak. Eee, zaten para harcayan da yok, siyasete soyunan baldırı çıplaklar da 'Valla züğürdüz, evi-arabayı sattık, avradın kolundaki bilezikleri yedik, bankadan kredi çektik, seçimi öyle götürüyoruz' diye hem gazetecileri başından savıyorlar, hem de talepleri, ihtiyaçları olan seçmeni..
Seçmen bile şimdi iç yağından değil, kuyruk yağından yapılan lahmacun olmazsa sofranın başına oturmuyor! Sanki lezzet uzmanı, sanki gurme!
*
Tahminler, skorlar, fikir yürütmeler, iddialar, neticeler, akıbetler...
Kendimden biliyorum, bir çarşıya, sokağa-pazara çıkmaya göreyim, soran sorana, 'Bu seçim kader seçimi, tamam. Ama skor, sonuç ne olur, AK Parti tek başına iktidara gelebilir mi, HDP barajı aşar mı, MHP'nin oyları yükselir ya da düşer mi, CHP bu kez meclise bir vekil gönderebilir mi?
Bu tür sorularla sık karşılaşıyoruz tabi.
Bilen bilmeyen de bizi siyaset akademisi mezunu zanneder. Halbuki senin bildiğini kendisi de biliyor. Senden çok... Ama olsun, gazetecisin ya, illa ki senin ağzından duyacak birkaç cümle. Sonra da senden aldığını başkalarına satacak, gören görmeyen de fikir kulübünün üyesi zannedecek.
Sallıyorsun bir şey. Vatandaş uyanık, nabza göre şerbet versen, anlıyor. Çünkü dün de karşılaştığında aynı soruyu sormuştu, kalkıp başka, aksi cevap versen, 'senin de bir halttan anladığın yok!' deyip seni siyaset bilmezlikle suçlayacak, gittiği yerde ucuza satacak. Be birader, sen sordun, ben de cevap verdim.
Bir kıymeti harbiyen kalmayacak yanında.
*
Vallahi size bir şey söyleyeyim mi, milletin kafası karışık. henüz daha kime oy vereceğini bilmeyen çok sayıda insan var aramızda. Her ne kadar bazıları, 'Vatandaş tercihini yaptı, oyunu kime, hangi partiye vereceğini çoktan belirledi' dese de, kazın ayağı öyle değil. Çünkü siyasette 24 saat çok uzun bir süre. Her gün öyle acayip gelişmeler yaşanıyor ki, vatandaş gelen şehit cenazelerine bakıyor, liderlerin konuşmalarına göre değerlendirmede bulunuyor, kafasında şekillendirdiği lider ya da parti için, ertesi günü farklı düşünce içinde olabiliyor.
Gittiğin yerde sorduklarında, 'Gazetecinin partisi olmaz kardeşim!' desen de kimse yemiyor artık. Bırakın tarafsızlık martavallarını, özgür iradeyi falan. Herkes rengini zaten açık-açık belli ediyor konuşmalarında, yazılarında. Zaten adımız ya yandaşa çıkmış, ya candaşa... İki arada bir derede kalan arkadaşlarımız da yok değilken, söylediklerinize inanan çıkmıyor, 'bırak bu ayakları, bu ayaklardan paça olmuyor' demek zorunda kalıyor.
*
Yazının sonuna geldik. Bağlamak lazım.
Herkes soruyor bana, bize... 'Kime oy vereyim!' Kusura bakmayın, zerre-i miktar kadar karışmam. Duyarlı vatandaş olarak gidin oyunuzu kullanın. Huzura, istikrara, barışa, güvene...
Aklınızdan kim geçiyorsa, kime inanıyor, kime güveniyorsanız.