banner1524

Önce, Mağaralı’nın yetiştirdiği büyük usta, büyük pehlivan Tin İbrahim gitti.

Acelesi varmış gibi, bir hastalığa yakalanan, uzun süre tedavi gören, Gençlik ve Spor eski İl Müdürü Mahmut Kanadıkırık, hadi eyvallah dedi, çekti gitti.

Şimdi de Veziroğlu namı ile anılan İsmet Alparslan hoca aramızdan ayrılıverdi aniden, haber etmeden.

Üçü de yiğit adamdı, üçü de pehlivandı.

Şimdi üçü de yok, Hak’kın rahmetine kavuştular.

*

Tin İbrahim, Allah rahmet eylesin, öyle hatırlıyorum, bir 12 Şubat sabahında herhalde geçen yıl idi, ayrıldı aramızdan. Vefat ettiğini de kaç gün sonra yine A.İhsan Kabakçı dostumdan öğrenebildim.

Tanımadım, görmedim. Ancak, sevgili dostum Ali İhsan Kabakçı’dan resmini alıp, ondan edindiğim bilgilerle haberini yapmıştım vefatından önce. Usta bir pehlivanmış. Çangalda üstüne olmamış hiç.

Lakin, uzun yaşamı ardından, hayatın çangalına yenik düşmüş.

Mahmut Kanadıkırık’ı iyi tanırdım. Gerek Gençlik ve Spor İl müdürlüğü döneminde, gerekse Sümerbank fabrikasındaki ticaret müdürlüğü dönemlerinde acı tatlı birçok hadiselerin, isimlerin ortasında olduk. Hareketli, konuşkan, biraz da abartıyı seven, ancak anlattıklarını dinlemekten keyif aldığımız bir arkadaşımız idi.

Ara sıra Memleket Gazetesinde de yazılar yazar, “Yazımı nasıl buldun de, okudun mu?” derdi.

*

Geçen yıl yine Şubat ayı. Kabakçı aradı. “Sen de tanırsın, bir İsmet Hoca’nın evine gideceğim, rahatsız, birlikte gidelim, gelirsen sevinirim!” dediğinde, sorulur muydu, tereddüt etmeden peki dedim.

Kışla Caddesi üstündeki bir apartmanın, birinci katındaki evine gittiğimizde, yataktaydı, ama sağlıklı görünüyordu.

O’nu, Kahramanmaraş’ın Yaşar Doğu’su diye tanımlıyorlardı. Vezir Hoca’nın, (Babasının adı Mehmet idi aslında) günümüze mirası idi. İyi bir pehlivan olduğu kadar, kişilik olarak da dost insandı, güreşi seviyordu, çok güreş attı gibi, çok da pehlivan yetiştirmiş bir isimdi. Mağaralı  Ökkeş’i seyretmiş, ondan çok şey  öğrenmiş, sarma ve çangal gibi oyunlarını mükemmel uygulamıştı rakiplerine.    

*

2,5 senedir yatağa mahkûmdu. Uzun zamandır da tanışıklığımız vardı merhumla. Röportaj için gittiğimizde, her ne kadar zor konuşabilse de, yine de cümleleri yüzünden okuyabiliyorduk.

Tin İbrahim ile de iki kez güreşmişliği varmış. İkisinde de Tin İbrahim sahadan çekilmiş. Döneminde üç büyük pehlivan varmış, biri merhum Hasan Temel, diğeri Halil Çetin, sonuncusu da Tin İbrahim idi.

Bir hatırasını anlattı, “O zaman daha 17 yaşındayım. Yeni başlamışım güreşe. Bir gün güreşe çağırırlar kendisini. O vakitler Haydarlı’da oturuyor. Elbistan’dan bir güreşçi gelmiş, ortalığı kasıp kavuruyor, önüne geleni yeniyor. Güreş severler rakip aramaya başlamışlar Elbistan’dan gelen yiğide. İsmet’i bulup getirelim demişler. Tamam da, ben 60 kiloyum, Elbistanlı dev gibi, 90 kilo rahat var. Çıktık meydana. Herkes benim daha ilk dakikalarda yenilip, tuş olacağımı beklerken, bir punduna getirip Elbistanlı yiğidi yere yatırıverdim, sırtı toprak gördü. Tabi Elbistanlı pehlivan bozuldu, kariyeri çizilmişti. Yeniden güreş tutmamız için bana 500 lira teklif etti. Kabul etmedim tabi. Adam benden kiloluydu, yenmişim. O şeref bana yeterdi. İkinciye çıksak, biliyorum paçavramı çıkartacak, hamur yapacak beni, kabul etmedim o yüzden!” demiş, tatlı tatlı gülümsemişti.

*

Şimdi hayatta olmayan bu üç pehlivana, değerli dosta Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve metanet diliyorum.     

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1527