Haberi internet sitelerinde okuyunca içimden ‘eyvah’ dedim. Dört bir tarafı sularla çevrili, balıkçılık sektörünün önemli merkezlerinden biri olan şehrimde, barajlarında balıkların ölmesi, evet başlıkta dediğim gibi hayra alamet değil.
Soru da, cevabı da belli, net!
Haberi okudunuz, yine aynı musibet, yine aynı bela, yine aynı tehlike çanları. Bu kez tehlike çanları kimin için çalıyorsa çalışıyor, canlı hayatlarla birlikte sularımız da kirleniyor.
Doğa da…
Tabi doğa da intikamını farklı zamanlarda, farklı yerlerde alıyor ama hala akıllanabildik mi, hayır!
*
Balıkların ölümü, çevrenin ölümü, doğanın ölümü, suların ölümü, hayatın ve insanların ölümü, sonu demek. Bu gerçeğin farkında olanlar için bu bir uyarı yazısı.
Bakın, okuyun, ne deniliyor haberde;
“Aksu Çayına bırakılan kimyasal ve evsel atıklar, Sır Barajı içerisindeki canlıları tehdit eder boyutlara ulaştı. Onikişubat ilçesi İsmailli mahallesinde yer alan Sır Barajında yaşanan toplu balık ölümleri yöre halkını tedirgin ediyor.
Balıkların, fabrikaların bıraktığı kimyasal atıklardan ve çiftlikteki üreticiler tarafından suya karışan zehirli madde nedeniyle öldüğü iddia edilirken, olayla ilgili geniş çaplı araştırma başlatıldı.
İsmailli Mahalle sakine de aynı zamanda balıkla geçimini sağlayan Celal Koska, baraja köyde yaşayan ve çiftlikle uğraşan kişilerin evsel atıkları bıraktıklarını, şehirden ise fabrikaların kimyasal atıklarını bırakmaları nedeniyle barajın büyük bir tehdit oluşturduğunu, her gün balık ölümlerinin gerçekleştiğini ifade etti.”
Peki, tehlikenin boyutu bu kadar büyük iken, balıkçılık sektörünün önemli merkezlerinden birinde yaşıyor iken, yüzlerce insan bu sektörden ekmek yerken, acaba etkili ve yetkili kimselerimiz bu meseleye ne kadar duyarlı yaklaşıyorlar.
Tehlike artık geliyorum demiyor, gelmiş, kapıda, eşiklikte beklerken, biz neyi bekliyoruz, anlamış değilim!
Vakit varken önlem alınsın!