Cazibe merkezi dediğimiz, alış-verişin hayat bulduğu, insanların şehir veya çarşı denildiğinde aklına ilk gelen yer, sosyal yaşam alanı olma ötesinde, tüm kamu kurumlarının da Trabzon Bulvarı yanında veya yakınında olması sebebiyle, gerçek anlamda cazibe merkezi idi.
Fakat deprem ne cazibe bıraktı, ne yaşama heyecanı, sevinci. Yerini tarifsiz acılar, tereddütler, kaygılar, endişeler alıverirken, bu cadde üzerinde konutu ve işyeri olanlar aynı duyguları yaşamaya devam ediyor.
*
Gelelim Buzdağı’nın Görünmeyen Yüzüne.
Halkın, vatandaşın, konut ve işyeri sahiplerinin haklarına, haklı taleplerine, vazgeçilmez ihtiyaçlarına.
En büyük yıkımın yaşandığı Trabzon Bulvarı üzerinde işyeri ve evi olanlar ne yapacak? Canlarını, ekmek teknelerini, çalışanlarını dahi bu cadde üzerindeki işyerlerinde kaybeden markalar, firmalar beklenti içinde iken, beklenti içerikli soruların cevabı karşılıksız kalıyor.
Cevap veren yok, bilgi veren yok, açıklama yapan yok. Haydi verdiniz, ama nereden. İnsanların işyeri birinci derecede ticaret cazibesi iken, tutup da nereden yer vereceksiniz! Mağdur edecek misiniz insanları, yoksa hakkaniyeti gözetip, herkesi kendi yerinde iskan mı edeceksiniz?
*
Buzdağının görünmeyen yüzünden ziyade, artık görünen yüzü ile yüz yüzeyiz. Gerçeklerle yüzleşme vakti bu vakitler.
Yapılan binaların yol seviyesine, yani kot durumundan ötürü sıkıntı verdiği yazılıyor, söyleniyor. Yapan firmalar, kim bunlar TOKİ, Emlak Konut ve EPP… Ülkenin konut meselesindeki en yetkili, en güçlü marka ve firmaları. Devlet tekelinde.
Tamam da, yok mu kot’u ayarlayacak işin ehli mühendis, teknik elaman. Yarın hak sahiplerine teslim ettiğinizde, vatandaş yüzey sorunu yaşayacaksa, şimdiden neden tedbir alınmıyor!
*
Neyse… Meselemiz bu cadde üzerindeki konutların, iş yerlerinin durumu… Saklısı gizlisi kalmadı işin, depremin üzerinden 18 ay geçti, kimse çıkıp da bir açıklama yapma gereği duymuyor. Siyasiler zaten şehirden bihaber, zaten uzaklar meselelere. Nerede açılış var, nerede üst düzey bir bakan karşılama var, hooop, iki ayak da ödünç alıp oraya koşanların derdi Maraş mı, takım elbiseler giyip poz vermek mi, yukarıya mesaj göndermek mi, vatandaş bunu merak ederken, sahaya inip de vatandaşı sağlam bir bilgilendirme hevesi, ihtiyacı duymuyorlar mı acaba?
*
Vatandaş derdini kime anlatacak, kime ne diyecek! Seçtikleri, Meclise gönderdikleri, temsilci diye adlandırdıkları isimlerin şehre, meselelere duyarsız ve kaygısız olmaları, asıl vatandaşı kaygılandırıyor.
Mücbir sebebin uzatılması diye güncel bir meselemiz var, bir siyasetçi çıkıp da ne açıklama yapma gereği duyuyor, ne de uzaktan da olsa bir mesaj veriyor!
Tık yok, tık!
Trabzon Bulvarı ve Kıbrıs Meydanı civarındaki evler, işyerleri rezerv alanı kapsamında yıkıldı yıkılacak, gün sayıyor. Tebligatları da yapıldı. Zaten işyeri sıkıntı içinde ne yapacağını bilemeyen vatandaş, ‘İşyeri gösterin, sonra işyerlerimizi rezerv alanına dahil edin!’ diye haklı tepkisini gösteren esnaf tedirgin, kaygılı bekleyiş içinde, bir Allah’ın kulu çıkıp da ‘sevgili hemşehrilerimiz, mesele şu, şundan ibaret!’ demiyor, diyemiyor.
*
Günübirlik siyasetle günü kurtarabilirlerse, ne mutlu! Oturup da bir kurban kesmedikleri kalıyor!
Hak sahipleri derdini kime anlatsın! Ulaşabildikleri, halkın umudu olmayı sürdüren Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel var, o da hangi birine yetişeceğini bilemezken, insanların derdine derman olma çabası içindeyken, siyasilerce yalnız bırakılması ayrı bir mesele olarak karşımıza çıkarken, buz dağının görünmeyen değil görünen yüzü kaygıları artırıyor.