Okurlarım diyor ki, “Ülkemiz lideri sayın Recep Tayyip Erdoğan Amerika’ya, AB’ye kafa tutuyor, eey diye posta koyuyor, ABD Suriye’de ağırlığını hissettirmek için terör örgütlerine destek ve silah veriyor, sınırları değiştirmeye çalışıyor, sen kılını kıpırdatmıyor, iki kelam etmiyorsun!”
Aynen böyle diyor okurum. Eh, okurun emri başım gözüm üstüne. Onlar der de, ister de ben yazmaz mıyım, ancak ağzımdan kötü bir kelam çıkartırım, herif beni mahkemeye verir de, nasıl tazminat öderim (emekli maaşım da kurtarmaz beni. Olsun Tayyip baba benim yerime öder. Ona güvenirim) korkusunu da yenerek, ben de bir yürekten ‘Eeyyy Tramp…’ çekiyorum ki, bana da yakışır hani.
ABD’nin aklı bir karış havada, uçuk kaçık ve dangalağın önde gideni Başkanı Tramp kadar zekâ katsayısı düşük bir de Savunma Bakanı var. O da başkanı gibi kendine demokrat.
Savunma Bakanının adı dangalak olması gerekirken, ailesi yanlışlıkla Kammenos adını koymuş. Belki de doğumu sırasında hastanede karışmış olabilir.
*
Tramp kim?
Söyleyeyim; zengin bir babanın, şımarık, disiplinsiz, gayri ciddi oğlu. Okula bile şık ve lüks otomobillerle giden çapkının önde gideni.
Vietnam Savaşı’ndan bile kaçmak için “ayağımda topuk dikeni var!” diyerek, yalan söyleyen, kendi ülkesini dahi savunmaktan, kendi bayrağı için savaşmaktan kaçınan bir kaçkın…
Dahası… Dahası var; baba mesleğini sürdürüp inşaatçılık yaparak mimari estetiği katleden, ağzına geleni söyleyen şöhrete budalası, dengesiz bir herif. Adi bir mahlûkat…
Sözüm ona demokrasi kültüründe asla ve asla yeri olmayacak salağın teki.
*
Rabbim ömrünü uzun eylesin, Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan, kuşkusuz bir dünya lideri. Tutup da sayın Erdoğan’ı Tramp denen iki paralık adamla eş değerde göremem.
Kıyaslayamam. Mukayese edemem, Allah çarpar!
Güya Amerika demokrasinin beşiği imiş. Hadi len! Ne beşiği, ne eşiği… Hali meydanda işte!
İnsan hakları, mezhep ayrılıkları (siyah-beyaz), cinayetler, hırsızlıklar, katledilen demokrasi ve adalet duygusu yerlerde sürünürken, o iki paralık adamın sayın Erdoğan’a dil uzatmasını, ülkeme hakaret etmesini hazmedemem!
Kaldıramam!
*
Hele şu Birleşik Arap Emirlikleri yok mu, onun dingil bir bakanı çıkıp, Türklere, Medine veya Çöl Kartalı lakabı ile bilinen komutan Fahrettin Paşa’ya dil uzatması yok mu, kanıma dokundu. Bizi 1918-1919’larda İngilizlerle bir olup arkadan vuran pis Araplar…
Ülkelerin dostluğu yoktur. Sadece çıkarları vardır. İçeride, dışarıda. Ben sayın Cumhurbaşkanımızı karşılıksız seviyorum, takdir ediyorum.
Rabbim ömrünü uzun eylesin!
Ve son sözüm, Rabbim Türk askerini korusun ve muzaffer kılsın!