Olmuyor işte.
Ortamda, birlik beraberlik görüntüsü vermek noktasında ‘biz’ deseniz de, bireysel istediğiniz, aklınızdan-gönlünüzden geç en ben’lik duygusu ağır basıyor, ‘uzayan dal benden olsun’a dönüşüyor.
Vaziyet bundan ibaret olunca AK Partideki il başkanlık belirlenmesi yılan hikayesine dönüyor, her geçen gün adaylar daha da yıpranıyor, ilçe teşkilat başkanları sıranın kendilerine geleceğini bildiklerinden onlar da il’dekiler kadar sabırsızlık içinde kıvranıyorlar.
Belli olsa da bitse, rahatlasak, kurtulsak derdinde herkes.
Ama madalyonun öbür yüzü başka görüntü veriyor.
Bakalım!
*
Her milletvekilinin gönlünde bir aslan yatıyor.
Vekilin birisi A’dan yana ağırlığını koyma derdinde.
Bir başka vekil B’ya göz kırpar gibi yapıyor, istiyor da olmasını. Ama… Ya eğitim, ya diploma engel olarak çıkıyor karşısına.
Vekilin diğeri C’den yana tercih koyup, ‘Olacaksa bu olsun!’ telaşında. Aynı telaşı, aynı isim dayatmasını Dulkadiroğlu belediye başkan adayı seçiminde yaptıklarından ders almamış olacaklar ki, ‘Olacaksa benim adamım il başkanı olsun!’ çabasında olanlar, vatandaşın ifadesiyle ‘zaten bittiniz oğlum siz!’ tepkisinde olduğu üzere hem şimşekleri üzerine çekiyorlar, hem partiden ve teşkilattan soğuyorlar, hem adayı yıpratıyorlar, hem de kendilerini bitirdiler, tükettiler.
Sıfıra düştüler.
Bazı vekiller de karışmıyor Allah için. Kim olursa olsun düşüncesinde, abilerinin, siyaseten şehri tanıyanların ağzının içine bakarak, isim önermede tereddüt yaşıyorlar.
*
Bir dostumuzu arıyorum, ‘Aman ha Mehmet abi benim adımı yazma, dillendirme. Yemin olsun istemiyorum, bu işte yokum. Kim atanırsa saygı duyarım!’ diyenlerin gerçek niyetini bilemesek de, yakınları başka telden çalıp; ‘Sen bakma öyle dediğine, istemem yan cebime koy!’ hesabında.
İl başkanlığı ateşten gömlek. Giymek istemeyen kadar can atan da çok aksi gibi.
Fakat gerçek olan şu ki, kimse kimseyi beğenmiyor. Herkes kendi adayının koltuğa oturmasını bekliyor, istiyor. Niye istiyorsa!
Kusura bakmayın, vekiller ve bilumum başkanlar, kendilerine kurşun asker arıyor, emir eri yani. İl Başkanı ne dersek peki desin, geldiğimizde ayağa kalksın, söz vermeden konuşmasın, ben talimat buyurmadan ….’e dahi gitmesin, benden izinsiz program-plan içinde olmasın!
Yani ben ne dersem o olsun! Ezcümle istenen, beklenen bu…
*
İl Başkanı Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’ın yereldeki temsilcisi. Partinin horozu, şehirde onun borusu öter. Milletvekilleri şehre geldiğinde plan ve programı il başkanı yapar, vekiller de o programa uymak zorundalar.
Ama dinleyen kim? Herkes kendi kafasınca hareket ediyor, fotoğraf çektirdiklerinden güç almayı sevdiklerinden olsa gerek, yukarıya, özellikle sayın Mahir Ünal’a selam çakarak, nazire yaparak Bakan ile poz veriyor, arkadaşlarına da, ‘Gördünüz mü, nasıl da ofsayttan gol attım!’ şirinliğine bürünüp kendine paye çıkartıyor.
Tabi ego tavanlarda…
*
Tabi bu sözüm milletvekili Av. Mevlüt Kurt’a… Kendisini 22 senedir tanırım. Beyefendi kişilik. Ama vekillik, ama ballı lokma tatlısı maaş, ama ego, ama hava insanı değiştiriyormuş.
Eski Kurt değil artık. Tanıdığım kuzu gibi adamın çok değiştiğini söylüyor partililer, Elbistan’lı dostlar. Bu iyi bir şey mi, tabi ki değil. Kendi sonunu hazırlıyor bana göre. Elbistan’da tepkilerin odağındaki isim.
Elbistan’ın öz evladı Mahir Ünal’ın programına teşkilatın katılmaması yönündeki talimatı üzerinden 15 gün geçmeden (gerçi arkadaşları aradığımda hasta olduklarını söylemişlerdi, merak etmiştim, kime hastalardı acaba?) şehrimizi ziyaret eden bakanı Elbistan’a götürmek için kimden onay aldı, eline ne geçti, boyu mu uzadı, maaşı mı arttı? Bir nevi gövde gösterisiydi, bir nevi ‘arkamda bakan var!’ egosu, bir nevi halkına, teşkilatına mesaj idi duruşu.
Sayın Mahir Ünal üzerinden Elbistan teşkilatına ve sevgili Mevlüt Kurt’a sözüm, unutmayın, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner!
Siz, sayın Ünal’ın etkinliğe yapılan saboteyi unuttuğunu mu zannediyorsunuz? Bir tarafa yazmıştır mutlaka. Tükenmez kalemle.
*
Bu arada, genç bir kalem AK Partili milletvekilleri için ‘5’li çete’ tabirini kullanmış ki, tasvip etmedim, şık bulmadım. Eleştirisine eyvallah, yakıştırması çirkindi.
Yoksa yazdıklarının kelimesi kelimesine katıldığımı da belirtmeden geçemeyeceğim.
Fakat üslup da önemli. Eleştir, fakat kırma, dökme, incitme!
*
Derken, sabah oldu erken… Önümüzdeki hafta Pazartesi-Salı günü muhtemelen 5 isim Ankara’ya çağrılacak. Sayın Cumhurbaşkanı bu isimlerden birini atayacak.
Cüneyt Doğan, Mücahit Kara, Muhammet Burak Gül, Ahmet Saka ve soyadı Kayserili olan bir hanımefendi.
Bakalım, yerelde kimin eli, kimin kolu daha uzun!
Hadi hayırlısı… Hayırlara vesile olur inşallah, maşallah!
*
NOT: Belediye başkanlarından oluşan bir futbol takımı kadrosu kurdum. Kaleyi kim koruyacak, defansta, orta sahada ve ileri uçta kimler olacak!
Bakalım sahaya çıkartacağım 11’i beğenecek misiniz, ya da bu takım ligde tutunabilir, şampiyon olabilir mi? Kararı siz vereceksiniz!